Kalp krizi birden bire ve sadece şans sonucu gerçekleşmez. Belli bir birikimin eseridir, düzensiz beslenme, egzersiz eksikliği gibi. Ancak son yıllarda, bilim insanları kalp krizi riskini arttıran bazı genetik bulgular elde ettiler. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir makalede ise yeni bir bulgudan bahsediliyor ve ekibin söylediklerine göre sahip olunan bir mutasyon kalp krizi riskini azaltabiliyor. Bahsi geçen araştırma New England Journal of Medicine dergisinde yer aldı.
Yıllar süren bu araştırmada araştırmacılar 200.000 kişiden aldıkları 13.000 gen ile mutasyonlar ve kalp ve damar hastalıkları alakası arasındaki ilişkiyi inceledi. İncelemeler sonucunda, damarlarda kanın pıhtılaşması sonucu oluşan kalp krizlerinin, ANGPTL4 isimli geninde mutasyon bulunan kişilerde daha az gerçekleştiği görüldü.
Eğer ANGPTL4 geni aktifse, kanda dolaşmakta olan trigliseriti parçalayan bir enzim aktivitesini azaltmak zorunda kalıyor. Bu durumda da kandaki trigliserit oranı yükseliyor ve kanın akışkanlığı azalıyor. Eğer gen aktif değilse, enzim aktif oluyor ve kandaki trigliseritler parçalanabiliyor.
Bu araştırma bize iki şeyin önemini vurguluyor. Birincisi doktorların artık kandaki trigliserit oranının önemsemesi gerektiğinin, ikinicisi ise ANGPTL4 geninin tedavilerde hedef olarak kullanılabileceğinin. Görülen o ki, vücudumuzun bu gene ihtiyacı yok ve bu yüzden yeni tedavilerle, genin aktivitesi kapatılabilir. Ancak bir gen, vücudumuzda bin bir görevde yer alıyor ve kapatılması birçok fizyolojik özelliğin yitirilmesine sebep olabilir. Aynı durum ANGPTL4 geni için de geçerli. Bilim insanlarının bu yolda gerçekleştirmesi gereken daha birçok araştırma var ve sonunda bahsi geçen tedavi yöntemi kullanıma sunulabilir.