Çok Sayıdaki Volkanik Patlama Dinozorlara Büyük Bir İyilik Yapmış

0

Çağ belirleyen patlamalar. 

Volkanik patlama dönemleri, Triyasik dönemin sonunda dinozorların yayılma ve çeşitlenme yollarını ortadan kaldıran devasa bir yok oluş olayına sebep olmuş.

Dört kıtayı kapsayan devasa bir volkanik kaya alanı üzerinde yapılan yeni bir araştırmanın vardığı sonuç bu. Bu tez, küresel iklim değişikliğinin 200 milyon yıl önce dünyadaki türlerin dörtte üçünün sona ermesinden sorumlu olduğunu belirten bir hipotezi destekliyor.

Oxford Üniversitesi’ndeki bilim insanlarının önderlik ettiği çalışma, bir dizi volkanik atışın Merkezî Atlantik Magmasal Saha (CAMP) adı verilen ve küresel bir yok oluş olayı ile paralel bir iklim değişikliğine sebep olan devasa miktarda volkanik kayaları oluşturmaktan sorumlu olduğu şüphelerini destekliyor.

CAMP, yaklaşık 200 milyon yıl önce volkanik faaliyet ‘atışları’ veya dönemleri ile başlayan ve yaklaşık 11 milyon kilometre kareyi kapsayan çok büyük bir volkanik kaya yayılımı.

Kaya sahası, tektonik tabakalar Dünya yüzeyi üzerinde kayarken uzun zaman önce dağılmış, iki yarımküre boyunca uzayan dört kıta boyunca yayılmıştı.

Önceki çalışmalar, CAMP’a sebep olan volkanik faaliyetler ile atmosferdeki 600 bin yıllık aralıklı karbondioksit seviyesi yükseliş ve düşüşleri arasında bir bağlantı bulunduğunu zaten öne sürmüştü.

Fakat diğer araştırmalarda, karbondioksidin dalgalandığına dair bir işarete rastlanmamıştı. Bunun yanısıra, volkanik faaliyet dönemlerinin kesin bir şekilde bariz CO2 yoğunlaşma eğilimlerine sebep olduğuna karar verilmesinden önce, diğer jeolojik süreçlerin de elenmesi gerekiyordu.

Bu yüzden Exeter ve Southampton Üniversiteleri ile işbirliği halinde çalışan bilim insanları, İngiltere, Avusturya, Grönland, Kanada ve Fas’tan alınan çökelti katmanlarındaki cıva seviyelerine yakından bakmaya karar verdiler.

Cıva seviyeleri, volkanik gazlarda eser bir element olarak serbest kalıyor, bu yüzden organik işlemler tarafından emilmeden önce atmosfer boyunca yayıldığı için, epey güvenilir bir faaliyet göstergesi niteliği taşıyor.

Takımın çözümlediği altı örnekten beşinde bulunan cıva seviyeleri, Triyasik yok oluş olayının başlangıcıyla çakışan elementte büyük bir artış gösteriyor ve tepe noktaları da atmosferdeki karbondioksitte belirlenen önceki artışlar ile uyum sağlıyordu.

Baş araştırmacı Lawrence Percival şöyle söylüyor: “Bu sonuçlar, Triyasik yok oluşun sonu sırasında başlayan volkanik olaylar ile birlikte, Triyasik dönemin sonundaki tekrarlı volkanik faaliyet dönemlerini güçlü bir şekilde destekliyor.”

Günümüzde fazlaca farkında olduğumuz kadarıyla, karbondioksit seviyelerinin artışı, ısıyı hapsederek ve okyanusdaki asitliği artırarak kara ve deniz ekosistemlerinde çarpıcı bir etkiye sahip oluyor.

Diğer taraftan, volkanik patlamaların yaydığı ince parçacıklar atmosferde asılı kalabiliyor ve güneş ışığını yansıtarak sıcaklıkların düşmesine yol açıyor.

Bu durumdan hangi senaryonun sorumlu olduğu kesin değil, ancak bunun gibi çalışmalar, yüksek seviyelerdeki karbondioksitten kaynaklanan küresel ısınmanın iş başında olduğu hipotezine ağırlık ekliyor.

Triyasik ve Jurasik dönemleri arasındaki sınırı çizen yok oluş olayı, biyosferimizi (canlıküre) sarsan en büyük şeylerden biriydi; tahmini olarak türlerin yüzde 76’sı yok oldu ve bunlar arasında arkozorlar olarak adlandırılan ve dinozorların atası olan bir grup canlının çoğunluğu da vardı.

İlk dinozorların bir miktarının niçin hayatta kaldığı belli değil, fakat memelilerin ve bir miktar yüzergezer türün yanında, bunlar da geride kalan boşlukları doldurmak üzere hızla evrimleştiler.

Percival şöyle söylüyor: “Yok oluşun muhtemel yönlendiricisi olarak aralıklı volkanik CO2 yayımını gösteren bu ilave kanıtlar, bu olayı ve muhtemel olarak Dünya tarihindeki diğer iklim değişimi dönemlerini daha fazla anlamamızı sağlıyor.”

Küresel iklim değişikliği sonucunda yaşamın gelişebileceğini öğrenmek küçük bir teselli olsa da, geçmişte karbondioksitte yaşanan artışlara dikkat etmek, bu sırada başımızın derde girmek üzere olabileceğini akla getiriyor.

Bu araştırma PNAS bülteninde yayınlandı.

 

 

 

 

ScienceAlert

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz