Kızılötesi Görmek Bizler İçin Mümkün mü?

2

PICT0066

Bu ağaç yapraklarını normal görüş ile gece göremezsiniz. Kızılötesi görüş ile buradaki bütün renkleri görebilirsiniz. Jeffrey Tibbetts, doğrudan Skype kamerasına bakarak, “Hiç görmemiş olduğunuz bir rengi hayal edebilir misiniz?” diye soruyor. Tabii ki yapabileceğimizi, hayal gücümüzün sınırsız olduğunu düşünüyoruz. Fakat cevap, ne kadar kenarından geçersek geçelim, aslında “hayır.” Yine de Tibbetts, başka bir rengi görebileceği konusunda ısrar ediyor. Kendisi ve birkaç arkadaşı, insanların genelde göremediği kızılötesi ışığı görmek için kendi görüş yeteneğini değiştirmeye giriştiği ev yapımı bir deneyin parçası. Üç deneyci, 25 günlük besinsel bir beslenme düzenini yeni tamamladılar ve vücutları normale döndükçe, gelecek iki hafta boyunca nasıl gördüklerini belgelemeye devam edecekler. Çok erken sonuçlar, umut vaadediyor gibi görünse de tamamlanmamış durumdalar. Fakat birkaç göz uzmanının, sonuçların geçerliliğinin yanısıra, tasarının amacı ve güvenliği hakkında kuşkuları var.

İnsanların işlev gösterme şeklini geliştirmek isteyenler, protein sıvılarını kafaya diken vücut geliştiricilerden, bodrumlarda kendilerini ameliyat eden biyoloji meraklılarına kadar, her yere yayılıyorlar. Tibbetts ve deney arkadaşı Gabriel Licina, iyice ortada duruyor. İnsan anatomisi ve moleküler biyolojide arkaplan sahibi olan takım, görme yeteneklerini değiştirmek için tasarlanmış olan besinsel bir tutanakta ustalaşmak için, önceki çalışmaları inceleyerek altı ay harcamış. Fakat tehlikeleri kabul etmeleri, sahip oldukları serseri bilimsel tavrı yansıtıyor; yanlış vitamin miktarı ve yanlış beslenme üzerinden tutanağı takip etmeyen denekler, kör olabilirler.

“Her zaman, insanları geliştirebileceğimiz yöntemlerle ilgilenmişimdir ve en müsait olanı, büyük ölçüde bizim algısal sistemlerimizdir,” diyor Licina. Bu yüzden ikili, kızılötesi ışıkta nasıl görüleceği ile ilgili bilimsel yazın üzerinde çalışma yapmaya başlamış. Kızılötesi gözlüklerin yaygın hale gelmesinden önce, 1930’lara kadar giden ordu araştırma projeleri, farelerde kızılötesi görüşü test etmiş. Tibbetts ile Licina, altı aylık araştırmadan sonra bir yöntem üzerinde karar kılmışlar: gözlerinin daha uzun dalga boylarını hissetmesini sağlamak amacıyla, birkaç ay boyunca düzenli miktarda bir vitamin almak.

Gözlerimizde bulunan çubuk ve koniler, gördüğümüz renk aralığını görmemize olanak sağlar. Çubuklar, fazla ışık bulunmadığı zaman görmenize yardımcı olur (ve renk bakımından pek iyi değildirler) ve üç tür farklı koni ise, üst üste gelen ancak çok farklı olan dalga boylarına karşı hassastırlar ve bu sayede tüm renkleri görebiliriz. Bir A vitamini şekli olan ve retinal olarak adlandırılan besinsel bir bileşen, opsin adı verilen ve ışığı beyninizin tercüme edebileceği kimyasal bir sinyale dönüştüren gözdeki büyük proteinlere bağlanır. Bir foton retinala çarptığı zaman, gözünüzdeki uygun koninin sonunda bir kimyasal tepkime gerçekleşir. Ve sadece birkaç milisaniye içinde, renkli şekilde görürsünüz.

Licina ile Tibbetts, düzenli olarak tükettikleri A vitaminini (süt ürünlerinde ve bazı sebzelerde bulunur), genelde insanların tüketmediği bir A vitamini türü olan A2 vitamini ile değiştirerek, bu işlevi hükümsüz kılmayı tasarladılar. Deneyciler, 25 günlük sıkı bir beslenme düzeni uygulayarak, bir miktar A2’yi toz beslenme desteği ile karıştırıp, hiç A vitamini tüketmediklerinden emin olmak için gün boyunca bunu içtiler (ayrıca, fıstık ve soğan gibi, A vitamininden yoksun olan bir miktar besin tüketmeleri serbestti). Deneyciler, A2 artışının, bu konilerin emebildiği dalgaboylarının menzilini azaltarak, görünür ışıktan kızılötesi tayfına çekebileceğini varsaydılar. Fakat Licina’nın söylediğine göre tutanakta, iştah azalması ve duygusal dengesizlik gibi bazı beklenmedik yan etkiler de vardı.

Benim konuştuğum uzmanlar, bu tutanağın görüş üzerinde kasıtlı etkiye sahip olduğu konusunda şüpheliler. ABD Madison’daki Wisconsin Üniversitesi’nde Göz Bölümü’nde kıdemli bir araştırmacı bilim insanı olan Jim Ver Hoeve, bunun en ufak şekilde işe yarayabileceğini düşünmüyor: “[Tibbetts ile Licina], eğer farklı bir A vitamini türü alırlarsa, ışık alıcılarının özelliklerini değiştirebileceklerini düşünüyorlar ama bence değiştiremeyecekler.” Dediğine göre A2 vitamini, ışık alıcılarının emebildiği dalga boyları üzerinde herhangi bir etkiye sahip olmayacak. “Yaptıkları deney delilik gibi.”

Bir kişi, besinsel A vitaminini değiştirerek veya bertaraf ederek diğer tehlikelere de davetiye çıkarıyor. Ver Hoeve şöyle konuşuyor: “A vitamini eksikliği olan insanları sürekli görüyoruz ve görüş yetenekleri çok zayıf. Karanlıkta göremiyorlar ve vitamin eksikliği daha fazla devam ederse, ışıkta da göremiyorlar.” Ayrıca bu etkiler, bağışıklık sisteminin zayıflamasından ölüme kadar, bazen geri döndürülemez olabilir. Fakat Tibbetts ve Licina, bunu bir sorun olarak görmüyor, en azından deneylerinin 25 günü için. “Biz, bir yıla kadar uzanan eksiklikler hakkında konuşuyoruz. Bu yolda çok uzağa gitmediğiniz sürece, [yeniden A vitamini tükettiğiniz zaman] görüşünüz günler içinde geri gelecektir,” diyor Tibbetts.

Fakat uzmanların hepsi bu kadar eleştirel değil. ABD, New York’ta SUNY Göz Okulu’ndaki Yüksek Lisans Merkezi’nde Doçent olan Benjamin Backus, “bu tamamen makul görünüyor,” dedi. “Eğer A vitaminini alıp A2 ile değiştirirseniz, [kısa dalga boylarına sahip olan] maviyi görme yeteneğini kaybedebilirsiniz. Ya da daha geniş bir aralığa tepki vereceğiniz bir geçiş dönemi yaşayabilirsiniz, fakat bunun bedeli, eski aralıkta biraz hassaslık kaybı olacaktır.”

Tibbetts ile Licina, diğer beş deneyci ile birlikte bir besin yapısı geliştirmek için bilimsel yazın üzerinde altı ay çalıştıktan sonra, tutanaklarını kendileri üzerinde sınamaya koydular. Ayrıca, bir tırnak büyüklüğündeki yağ için yaklaşık 1.000 dolar tutan A2 vitaminini almak için gerekli olan, başarılı bir kitle sermayesi kampanyası gerçekleştirdiler. Deneyciler, her gün yaklaşık 25 dolara 1.6 miligram yağ aldı. “Ödenek paramızın ve cebimizde bulunan paranın, buna yetmeyeceğini fark ettik,” diyor Licina.

Deneyciler, gözlerinin kızılötesi ışığı gerçekten emip emmediğini sınamak için, bir kişinin gözlerini farklı dalga boylarında LED yakan küçük bir kutuya koyduğu bir elektroretinograf (ERG) oluşturdular. Deneyciler, internet üzerinde açık kaynak halinde bulunan ERG’yi, 730 nanometreden daha uzun olacak şekilde (görünür ışık 400 ile 730 arasındadır), sadece kızılötesi dalgaboylarında ışık yakması için değiştirdiler. Yapı, mükemmel değildi (Tibbetts, farklı dalgaboyları arasında “bazı sızdırmalar” olduğunu kabul etti), fakat takımın çevrimiçi yayınladığı çizelgeler, görünür tayfın hemen üstünde, yaklaşık 950 nanometrede gözlerinin ışığa tepki verdiğini gösterdi.

Deneycilerin tasarı sitesinde gönderdikleri bu ERG tepki çizelgeleri, normal gözlerin büyük ihtimalle göremeyecek olduğu 850 ile 950 nanometredeki ışığa gözün tepki verdiğini gösteriyor.

Licina ve Tibbetts, yaptıkları çalışmayı saygın bir bültende yayınlatmayı umuyorlar, fakat Wisconsin Üniversitesi’nden Ver Hoeve, kullandıkları yöntemler konusunda bazı endişelere sahip. “Bu ERG ölçümleri, bir bültende asla yayınlanmaz,” diyor, çünkü çoğunlukla, ölçümlerin ne kadar sıklıkla yapıldığı gibi, onları tekrar edilebilir kılan bilgiden yoksunlar. Ver Hoeve ayrıca, deneyin, A2 vitamini almayan birinin ERG’si gibi bir kontrole sahip olmadığını söylüyor. Fakat A2 vitaminini almayan Licina, karşılaştırma için temel düzeyde ölçüm veriyor. “Ayrıca, vitamin öncesi ölçümümüz var ve şimdi destekten sonra biraz alıyoruz,” diyor. Deneyin başarılı olacağı konusunda daha iyimser olan SUNY’den Backus’a göre, cevaplanmamış olan soru, bütün bunların sebebi. Kendisi, yetişkinlikte körlüğe sebep olabilen bir çocukluk hastalığı olan göz donukluğu için bir tedaviyi denemek amacıyla, sonu mutlak karanlıkta biten günler geçirmiş. Şöyle konuşuyor: “Bu yüzden, yüksek tehlike ve yüksek ödül içeren kaçık şeyleri denemeye karşı değilim, fakat buradaki ödülün ne olacağını bilmiyorum. Havalı bir görsel etki sahibi olmak, masrafı karşılamak için yeterli bir kazanç değil.”

Fakat Tibbetts ve Licina’ya göre, kendi tasarıları farklı görünüyor. Kendilerinden önceki pek çok kişi gibi, insan yeteneklerinin sınırlarını zorlamak, fakat aynı zamanda bunun ardındaki bilimsel süreci aydınlatmak istemişler. “Akademik bir yerde çalışırken uğradığınız kısıtlama olmadan bilim yapmak istedik,” diyor Licina. “Eğer bunu yayınlatmazsak, bunu İnternet üzerinde açık kaynaklı lisanslayacağız. Bu, herkes için erişilebilir olması gereken, gerçekten güzel bir araştırma.” Besinsel tutanaklarını makul yapmak için çalışmışlar, yine de deneklerin tamamı onu takip edememiş; tutanağı başlatan altı denekten sadece üçü, iki haftadan fazla dayanmış ve yemekler aracılığıyla sosyalleşmek gibi, onlar için daha önemli olan şeyler yüzünden vazgeçmişler. “Kurallara uydukları sürece, herkes bunu yapabilir,” diyor Licina. Yine de Backus, deneklerin kendi sağlıklarını uygun şekilde gözlemledikleri ve A vitamini eksikliği işaretlerine dikkat ettikleri müddetçe, deneyi kendisinin yapmayacağını ve onu bir üniversite inceleme heyetine götürmek konusunda bazı ciddi ahlaksal endişelere sahip olacağını söylüyor ve “bunu yapmak isteyen birisine, yapmamasını samimiyetle söyleyemem,” diyor.

Tutanakları kendileri denemek konusunda hazır olmayanlar için, biyolojik korsanların kızılötesi görüş tanımları yeterli olmalı: “Komik olarak, denekler tuhaf kırmızımsı renkler görüyorlar, mavi/yeşil tarifini kaybediyorlar ve karanlıkta onları göremeyen kişilere, nesneleri işaret ediyorlar,” diyor Licina.

 

2 YORUMLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz