Kolon ve Rektum Kanseri Milenyum Kuşağında Doğanlarda Yükselişte

0

Önce gerçeklerle başlayalım. Kolorektal kanser Amerika’da kadınlar ve erkekler arasında en sık görülen üçüncü kanser. Kolorektal kanser anlam olarak kalın bağırsak dediğimiz kolon ve rektum dediğimiz (bence buranın neresi olduğunu biliyorsunuz) bölgede ortaya çıkan kanserleri tanımlamaktadır. Bu yıl 130.000-140.000 kişiye tanı konuldu ve 50.000 kişi bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetti (ama hayatını kaybedenlerin çoğunun teşhisi önceki yıllarda konulmuştu). Bu oranlar 1975’ten beri düzenli olarak azalmakta. O zamanlarda, popülasyondaki her 100.000 kişiden 60’ına kolorektal kanser teşhisi konuluyordu (buna insidans denilmektedir). 2013’de bu sayı 37’ye düştü. Ve ne kadar gençler arasında artış olsa da bu oran hala aynı düzeyde bulunmakta.

Şimdi biraz gençler hakkında konuşalım. Söz konusu kolorektal kanser olunca, “genç” deyince 55 yaş altındaki kişiler akla geliyor. Kolorektal kanser diğer kanser çeşitleri gibi genellikle daha yaşlı insanlarda görülüyor. Hatta 50 yaş altına tarama yapılmamasının nedeni de budur – eğer 50 yaşın altındakilerde kanser görülme riski düşükse, 40 yaş altındaki milyonlarca insanı kolonoskopi yaptırmaya zorlamanın iyi bir tarafı yoktur. Ama eğer 50 yaş altındaki insanlarda kolorektal kanser sayısında anlamlı bir fazlalık olduğunu gösteren kanıtlar ortaya çıkarsa o zaman tarama için tavsiye edilen yaşı azaltma konusu tartışılabilir. Bu yeni çalışma tam da bu konu hakkında Amerikan Kanser Derneği önderliğinde bir grup araştırmacı, hangi yaş gruplarının kolorektal kansere yakalandığı konusundaki insidans oranları ile ilgili çok geniş bir veri tabanını inceledi. Aslında araştırmacılar, 2000’lerin başında yapılan birkaç araştırma ışığında 50 yaşın altında kanser oranlarının arttığını biliyorlardı. Bilmedikleri şey, bu artışın tam olarak hangi yaş grubunda olduğuydu. Sonuçlar Salı günü Ulusal Kanser Enstitüsü Dergisi’nde yayımlandı. Bulgulara göre 20-29 yaş arasındaki yetişkinlerde 1980’den beri yıllık %3 artış görüldü.

Yüzde üç belki kulağa küçük bir oran gibi gelebilir ama yıllar içinde toplanınca pek çok vakaya tekabül ediyor. O yaş grubundaki bu insidans oranları 1890’lerdekine geri dönmüş durumda. O kadar genç insanı taramaya almadığımız için vakalar genellikle ölümle sonuçlanmakta – bilindiği gibi erken teşhis kolorektal kanserle baş etmenin en iyi yoludur. Kolonoskopilerin göreceli olarak hem yapılışı kolaydır hem de kanserleri henüz polip (kalın bağırsakta görülen anormal yapılar) halinde iken bulmamızı sağlamak gibi bir özelliği vardır. Polipler tam gelişmiş kanserler değillerdir, eğer o durumdayken polipleri alırsanız kansere dönüşmesinin önüne geçebilirsiniz.

Son 10 yılda genel olarak kanser oranı azalmıştır çünkü daha yaşlı gruplardaki insidans oranları dikkate değer oranda azalmıştır. Basitçe 55 yaşın üstündeki azalış, gençlerde görülen artışı maskelemektedir.
Peki bu artışın nedeni ne? Kolorektal kanserin bazı vakaları güçlü genetik yatkınlık nedeniyle ortaya çıkıyor – Bazı mutasyonlar ve sendromlar sizi genel popülasyona göre daha yüksek risk grubuna sokabilir. Ama sayıca artışın görüldüğü hastalık türü kalıtsal olarak aktarılan tür değil yani suçu atmamız gereken hayat tarzı ile ilişkili olan kolorektal kanser. Kanserli yapıların gelişmesi en azından beş yıl sürdüğünden (aslında bu da çarpıcı bir şekilde kişiden kişiye değişmektedir), kanser insidansındaki değişimin başlaması için hayat tarzı değişikliğinin ardından birkaç sene geçmesi gerekmektedir.

Birleşik Devletler’deki obezitenin artışı ile kolorektal kanserin artışı birbirine uyuyor. Obezite ile ilgili pek çok faktör – artmış vücut ağırlığı, çok fazla işlenmiş et tüketimi, az egzersiz yapmak ve düşük lif tüketimi – kolorektal kanserdeki riski arttırmaktadır. Yüksek alkol tüketimi ayrıca kolorektal kanseri riskine katkıda bulunmaktadır (ağız, boğaz, yemek borusu, karaciğer, meme kanseri riskine de). Bir oturuşta neredeyse kendinden geçene kadar içki içmek gençler arasında özellikle de 20’li yaşlardaki gençler arasında çok yaygın. Yine bu da kolorektal kanserle oldukça uyumlu bir durum. Ayrıca Japon kişilerde bu kanser çeşidinin görülme sıklığı nispeten düşük olsa da bu kişiler Amerika’ya göç ettikten sonra daha yüksek oranlarda bu kansere yakalanmaktadır. Bu değişim, bize hayat tarzının kolorektal kansere yakalanmak konusunda ne kadar büyük bir etkisi olduğunu bize gösteriyor.

Artışın bir kısmı da tarama faaliyetlerinin sıklaşması nedeniyle olabilir. İnsidans her yıl kaç tane yeni tanı konulduğununun ifadesidir. Ve bu, bize bir taraftan kanserin olabilme ihtimalini gösterirken bir taraftan da ne kadar iyi tarama yaptığımızı da gözler önüne serer. Daha iyi tarama yaptığımızda, geçici olarak insidans oranını arttırırız çünkü daha fazla vakayı tespit ederiz. 2000 yılında kırklı yaşlarda olan kişilerin kolonoskopi yaptırma oranı yüzde 6 iken bu oran 2013’de yüzde 13 olmuştur. Tabii ki bu durum kırk yaşın altındaki kişilerdeki kanserin insidans artışını açıklayamasa da belki küçük bir katkıdan söz edebiliriz.

Bazı araştırmacılar ayrıca anal seksin de kolorektal kanser riskinde yeri olduğunu belirttiler. Ama anal seksin son on yıllık süreçte daha yaygın olduğu göz önüne alınırsa, kanser riski açısından önemli bir faktör olmadığı daha olası denilebilir.

Ayrıca Human Papillomavirus virüsünün (HPV-insan papilloma virüsü) de kolorektal kanser ile ilişkili bulunmuştur. HPV de Birleşik Devletler’de çok sık görülen CYBH’lerden biridir. Bu hastalık için iyi bir aşı olmasına rağmen 13-19 yaş grubu arasındaki kızların yarısı bile 3 doz aşıyı tamamlamıyor. Erkek çocukların ise en fazla üçte biri aşılarını tamamlıyor. Aşılar tamamlansa bile kolorektal kanser ile diyet ve egzersiz arasındaki ilişki, HPV’ye göre daha anlamlı görülüyor.

Uzun yıllardır dillendirilen Amerikalıların kilo vermeleri konusundaki uyarıların yanı sıra yazarlar tarama yaşının 45’e düşürülmesini de tavsiye ediyor. Uzmanlar, 45-55 yaş arasında görülen rahim ağzı kanseri vaka sayısı ile kolorektal kanserin vaka sayısının aynı olduğuna işaret ediyorlar. Rahim ağzı kanserinin tarama yaşı ise 21. Tarama yapılmasa bile, doktorlar hastaların kolorektal kanserin semptomlarından – makattan kan gelmesi, dışkıda kan olması, kramp, yorgunluk, bağırsak düzeninizin birkaç günden fazla süreli bozulması, tuvalete gitmiş olmanıza rağmen rahatlayamama hissi – haberdar olmalarını sağlaması gerekmektedir.

Genç jenerasyonlardaki insidans yükselişi gelecekteki kolorektal kanser oranları açısından endişe verici olabilir. Ama iyi açıdan bakarsak en azından bu problemle erkenden baş etme şansımız var. Bunu göz ardı etmeyelim.


Çeviren: Semih Yegen

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz