Lupusu Durduran ‘Canlı İlaç’

0
Görsel: NIAID

Otoimmün bir hastalık çeşidi olan lupusta, vücudun doğal savunma sistemi kendi hücreleriyle yabancı hücreleri ayırt edemiyor ve bu yüzden yanlışlıkla kendi doku ve organlarına saldırıyor. Saldıranlar ise otoantikor adı verilen ve vücudu işgalcilerden korumak yerine normal antikorların yaptığı gibi ona cephe alan moleküller. Vücut genelinde ardışık bir iltihaplanma tetikleyerek eklem ve cilt sorunlarına, ağrıya, bitkinliğe ve hatta organ hasarına yol açabiliyorlar.

Şimdiyse Alman araştırmacılar, ufak miktarda katılımcının yer aldığı bir deneyde lupus hastalarının hücrelerini kullanarak hastalığı tedavi ettiklerini aktarıyor. Çalışmada kullanılan örnek boyutu küçük olsa da, sonuçlar dikkat çekici: Süper yüklü bağışıklık hücrelerinin damardan verildiği beş kişi, şiddetli lupus yaşamalarına rağmen bu deneysel tedavi uygulandıktan sonra iyileşme dönemine girmiş. Bilim insanlarının elde ettiği sonuçlar, beş gün önce Nature Medicine bilim bülteninde yayımlandı. Çalışmada yer almayan ve Lupus Araştırma Birliğinde kıdemli bilimsel program yöneticisi olarak görev yapan Hoang Nguyen, “Gördüğüm kadarıyla bu, tedaviye oldukça yakın bir gelişme” diyor. “Vücudun kendi dokularına karşı antikor üreten hücreleri düzeltmişler.”

CAR-T terapisi şeklinde bilinen bu yaklaşım, daha önce tedavisi epey zor olan bazı kanserlere karşı başarılı şekilde kullanılmış. Fakat araştırmacılar birkaç yıldır bu terapinin otoimmün hastalıkların tedavisi bakımından potansiyel taşıdığını düşünüyormuş. Terapide bir hastanın T hücreleri değiştirilerek, vücuttaki özel bir hedefi etkili biçimde arayan suikastçilere dönüştürülüyor (T hücreleri, bağışıklık sisteminin önemli bileşenlerinden). Araştırmacıların bu çalışmasında ise hedef B hücreleri olmuş. B hücreleri sağlıklı insanlarda antikor üretirken, lupuslu kişilerde ise vücuda saldıran otoantikor üreten bağışıklık hücreleri.

Alman araştırma takımı, geçtiğimiz yıl bir kadına CAR-T terapisi uygulandıktan sonra kadının geçirdiği şiddetli lupusun remisyona girdiğini göstermiş. Yeni makalede ise terapinin uygulandığı dört kişi daha gösteriliyor.

Doktorlar bu özel tedaviyi geliştirirken, hastalardaki T hücrelerini kaldırıp laboratuvarda genetik mühendislik uygulayarak hücrelerin CD19 adı verilen bir proteini tanımalarını sağlamışlar. Bu protein, otoantikor üreten B hücrelerinin yüzeylerinde görülüyor. Bilim insanları laboratuvarda değiştirdikleri bu T hücrelerini terapi için yeterli bir doza ulaşana kadar çoğaltarak, hastanın kilosuna göre 50 ila 100 milyon hücre meydana getirmişler. Değiştirilen bu T hücreleri sonrasında hastalara yeniden enjekte edilerek, hastaların hatalı B hücrelerini bulup yok etmeleri sağlanmış.

Yaklaşık 100 gün sonra, hastalar yeni B hücreleri üretmeye başlamışlar ve üretilen yeni hücreler, zararlı otoantikorlar oluşturmamış. Hatta bu otoantikorlar tamamen ortadan kaybolmuş. Tedavi uygulanan hastalardan birinde 17 aydır belirti görülmemiş. Bu süre, şimdiye kadar kaydedilen en uzun takip dönemi. Diğerlerinde de beş ila 12 ay boyunca iyileşme görülmüş. Hastaların tamamı, bağışıklık baskılayıcı ilaçlar da dahil olmak üzere hastalığı kontrol altında tutmak için aldıkları ilaçları bırakmış.

Lupus, ömür boyu süren ve şu an tedavisi olmayan bir hastalık. Birleşik Devletler’de 1,5 milyon kişiyi ve dünya çapında 5 milyon kişiyi etkilediği tahmin ediliyor. Amerikan Lupus Derneğine göre bu kişilerin birçoğu genç kadınlar. Çoğu hastaya, iltihaplanmayı yatıştırmak için steroid veriliyor. Bağışıklık baskılayıcılar da kullanılıyor fakat bunlar vücudu enfeksiyona karşı daha hassas hale getirirken, sıklıkla da hoş olmayan yan etkilere sebep oluyorlar. Vücudun kendisine saldırmasını önlemeyi hedefleyen yeni antikor ilaçları, hepsi olmasa da bazı hastalara yardımcı olabiliyor.

Yeni çalışma, şu an kullanılan ilaçların fayda sağlamadığı lupus hastaları için olası bir tedavi sunabilir. Pennsylvania Üniversitesi Perelman Tıp Fakültesinde baş bilim görevlisi ve dekan yardımcısı olan Jonathan Epstein, Wired dergisine gönderdiği bir e-postada “Bu etkileyici çalışma, CAR-T terapisinin kanser dışındaki hastalıklar için bir tedavi seçeneği olabileceğini gösteriyor” diyor. “Söz konusu hastalıklar arasında lupus gibi otoimmün bozukluklar da var. Bu tür bilimsel çalışmaların sayısı giderek artıyor.”

CAR-T terapisinin uygulandığı kanser hastalarında, tam iyileşme oranları yüzde 68 ila 93 kadar yüksek. Fakat nüksetme de yaygın görülüyor ve hastaların yüzde 40 ila 50’sinde meydana geliyor. CAR-T terapisi uygulanan kanser hastaları, sitokin salınım sendromu adı verilen şiddetli bir iltihaplanma tepkisi de gösterebiliyor. Yeni lupus çalışmasında ise hastalar sadece hafif yan etkiler yaşamış (ateş dahil).

Araştırma takımının parçası olan ve Almanya’daki Erlangen-Nuremberg Üniversitesinde araştırma başkan yardımcılığı görevini yürüten Georg Schett, “Kanser ve otoimmünite arasındaki fark, kanserde genel olarak daha fazla hücrenin işe dahil olması” diyor. Mühendislik uygulanan T hücreleri tek seferde çok fazla miktarda tümör hücresinin peşine düştüğünde, bağışıklık sistemini aşırı harekete geçirebiliyor ve yaşamı tehdit edebilen sitokin fırtınasına sebep olabiliyor. “Ancak otoimmünitede, B hücrelerinin sayısı çok daha düşük ve bu yüzden CAR-T hücre terapisi ile otoimmünitenin güvenlik profili, kansere göre çok daha iyi görünüyor” diyor.

Schett’in araştırma takımı, pota deney adı verilen ve eklem iltihabı ile sklerodermi gibi farklı tip otoimmün durumlar yaşayan hastalara CAR-T terapisi uygulayacakları daha büyük bir çalışma yürütmeyi planlıyor. Schett, bu terapinin gerçek anlamda bir tedavi olup olmadığının belirlenmesi için daha büyük klinik deneylerde daha uzun süreli takibin yürütülmesi gerektiğini söylüyor.

Bu erken dönemli sonuçlar umut vadetse de, CAR-T’nin karmaşıklığı ve maliyeti öngörülebilir gelecekteki kullanımını sınırlı tutabilir. Şu an kansere yönelik CAR-T terapileri, tek seferlik enjeksiyon için 400.000$ civarı tutuyor. Her hastaya özel olarak hazırlandıklarından, karmaşık bir yapım süreçleri var ve özel üretim kabiliyetleri gerektiriyorlar. Nguyen bu etmenler sebebiyle terapiyi, evvela diğer ilaçlara yanıt vermeyen ağır lupus hastalarında son çare olarak kullanılan bir yöntem olarak gördüğünü söylüyor. “Çalışmayı gördüğümde ilk olarak, ‘Vay be, bu gerçekten pahalı olacak’ diye düşünmüştüm” diyor.

 

Yazar: Emily Mullin/Wired. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz