Nükleer Silah Nedir? Hangi Ülkenin Ne Kadar Nükleer Silahı Var?

0
2019 yılında ABD'nin Kaliforniya eyaletinde yapılan insansız bir Kıtalararası Balistik Füze Testi. Fotoğraf: Aubree Milks/ABD Hava Kuvvetleri

Nükleer Silah Nedir? Hangi Ülkenin Ne Kadar Nükleer Silahı Var? Bu makalede bu soruların yanıtlarına bakıyoruz. Dünya’da 12.700 kadar nükleer savaş başlığı bulunduğu tahmin ediliyor. İşte bunların bulunduğu ülkeler ve Rusya’nın nükleer kuvvetlerini yüksek alarm düzeyine çekmesinin anlamı.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, dünyanın en büyük iki nükleer cephanesinin gölgesinde gerçekleşiyor. Soğuk Savaş sırasında kurulan bu cephaneler, çok ciddi bir tehlike olarak varlığını sürdürüyor. Nükleer bir saldırı potansiyeli ise teoride kıtalararası bir balistik füzenin uçuş süresinden biraz daha yüksek. Nükleer silahların daimi tehlikesi, Rusya Başkanı Vladimir Putin’in Pazar günü ülkedeki nükleer kuvvetlere alarma geçme emri vermesiyle kendini bir kez daha gösterdi.

Reuters haber ajansının Rusya savunma bakanlığının Pazartesi günü uyguladığını belirttiği bu emir, ordunun nükleer füze fırlatmaktan sorumlu bölümlerine ilave personel eklenmesini de kapsıyor. Eleman sayısının artırılması, nükleer silahları ilk saldırı şeklinde fırlatmaya veya aynı silahları başka bir ülkenin ilk saldırısına yanıt olarak fırlatmaya hazırlanma sinyali vermenin yollarından biri.

Rusya’nın bu hamle doğrultusunda başka değişiklikler de yapıp yapmadığını bilmek pek kolay değil. Bunun sebeplerinden biri de, nükleer silah komplekslerinin etrafındaki gizlilik. Bu gizlilik, nükleer silahların üretim ve bakımından yerleştirilmesine, hazırlanmasına ve silahlara ilişkin emir kararlarına kadar her şeyi kapsıyor.

ABD Başkanı Joe Biden, Rusya’nın 28 Şubat’ta yaptığı yüksek alarma geçme hamlesine yanıt olarak bir muhabire nükleer savaşın çıkmasından korkulmaması gerektiğini söylemişti.

Nükleer silahları ve bunların emir komuta yapılarını anlamak, tank ya da ağır silahların hareketlerini anlamaktan daha zor olabilir. Fakat bu silahlar kullanılmasa da, sadece mevcut ve hazır olmaları bile savaşı ciddi ölçüde şekillendirebilir. İşte bilinmesi gerekenler…

Nükleer silahlar nedir?

İlk defa 16 Temmuz 1945 tarihinde ABD’nin New Mexico eyaletinin Trinity test bölgesinde gösterilen nükleer silahlarda, genelde uranyum-235 ve plütonyum-239 izotoplarından oluşan yoğun nükleer yakıt patlayıcılar yardımıyla sıkıştırılarak bir fizyon (bölünme) tepkimesi başlatılıyor. İzotopların patlayıcılarla sıkıştırıldığı savaş başlığında, atomun çekirdeği bölünerek fizyon zincir tepkimesi başlatılıyor. İşlem başladıktan sonra gitgide daha fazla atom bölünüyor ve bunun sonucunda muazzam miktarda enerji açığa çıkıyor. Trinity test bölgesinde, atom bombaları da denilen fizyon bombaları kullanılmıştı. Birleşik Devletler’in Ağustos 1945 tarihinde Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine attığı bombalar bu türdendi. Hiroşima ve Nagazaki’deki toplam ölüm sayısına yönelik alt tahminler 110.000’i, üst tahminler ise 210.000’i gösteriyor.

Çağdaş nükleer silahlar ise farklı. Bu silahlarda fizyon tepkimesi başlatmak için plütonyum kuyusu gibi birincil aşama ile füzyon (kaynaşma) tepkimesi oluşturan ikincil aşama kullanılıyor. Bir savaş başlığında bu bileşenlerin ikisi de bulunduğunda (termonükleer silah veya hidrojen silahı olarak da biliniyorlar), bu tip bir tepkime sonucunda atom bombasında ortaya çıkan enerjiden katbekat daha güçlü bir patlama meydana gelebiliyor.

ABD’nin Hiroşima’ya attığı “Küçük Oğlan”ın, 15 kiloton TNT veya 15.000 ton TNT’ye eşdeğer olduğu tahmin ediliyor. Günümüzde Birleşik Devletler envanterindeki en güçlü termonükleer bomba olan B83 nükleer bombası, 1,2 megaton TNT’lik kuvvete sahip; yani Küçük Oğlan’dan 80 kat daha güçlü.

Nükleer savaş başlıkları, uçaklar ile taşınan bombalar ve seyir füzelerine ek olarak kıtalararası balistik füzeler veya denizaltıdan fırlatılan balistik füzeler yoluyla da fırlatılabiliyor. Bu füzelerin bazılarında, füze başına birden fazla savaş başlığı bulunabiliyor.

Ne kadar nükleer silah var?

Amerikalı Bilim İnsanları Federasyonu (FAS), 2022’nin başında toplam 12.700 nükleer savaş başlığı bulunduğunu tahmin ediyor. Bu silahlar dokuz ülkede tutuluyor. Bu ülkeler ise Birleşik Devletler, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin, İsrail, Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore olarak belirtiliyor. Güney Afrika’da da bir zamanlar nükleer silahlar vardı ancak 1989 yılında hükümet değişimi beklentisiyle kaldırıldı.

Rusya, eski Sovyetler Birliği’nin nükleer cephanesini kendine miras aldı. Birlik, 1991 yılında dağılmadan önce Belarus, Ukrayna ve Kazakistan’da da nükleer silah depoluyordu. Bu savaş başlıklarının hepsi, 1990’lı yıllarda Rusya’ya geri döndü. Rusya’nın, söz konusu savaş başlıklarına bakım yapma ve onları yetkilendirme kabiliyeti vardı. Bunun sebeplerinden biri de, nükleer bölümlerde Rusların çalışmasıydı. Nükleer silahların yetkisiz kullanımını önleyen fiili hakimiyet de Moskova’da bulunduruluyordu.

Rusya, FAS’ın 5.977 savaş başlığının bulunduğunu tahmin ettiği en büyük cephaneye sahip. Birleşik Devletler ise 5.428 savaş başlığıyla ikinci büyük cephaneye sahipken, üçüncü büyük Çin’de 350 savaş başlığı olduğu tahmin ediliyor. ABD’nin NATO savunma birliği üyeleri Fransa ve İngiltere’nin ise sırasıyla 290 ve 225 savaş başlığı bulunuyor.

Bu savaş başlıklarının pek çoğu, bakım veya gelecekte olası bir söküm işlemi için yedekte tutuluyor. Rusya ve ABD, genel nükleer cephaneliklerinin daha küçük bir bölümünü hava kuvvetleri üsleri gibi yerlerde konuşlu bulunduruyor (sırasıyla 1.600 ve 1.650 kadar savaş başlığı). İki ülke arasındaki nükleer hazırlığın temel seviyesini de bu oluşturuyor.

Nükleer hazırlık ne anlama geliyor?

Nükleer silahı bulunan her ülke, liderlerinin nükleer silahları kullanıp kullanmamaya, kullanacaksa ne zaman kullanacağına ve nereye fırlatacağına karar vermede kullandığı komuta kontrol mekanizmalarına sahip. Bu kararlarda sunulan bilgiler, erken uyarı sensörlerinden (fırlatmadan çıkan ışık parıltısını tespit edebilen uydular gibi) yaklaşan füzeleri algılayabilen radarlara kadar her şeyden gelebilir. Nükleer silah taşıyan füzeler çok hızlı gittiğinden, nasıl yanıt verileceğiyle ilgili pek çok kararın hızlı şekilde alınması gerekir.

Bazı durumlarda kararlar, sürecin tespit aşamasında verilebilir. Sovyet yarbay Stanislav Petrov, 1983 yılında bir uydunun fırlatma tespit ettiğini ve erken uyarı verdiğini görmüş. Fakat tespit edilen fırlatma miktarının, beklenmedik bir saldırı için çok düşük olduğunu düşünüp alarm seviyesini yükseltmemeyi tercih etmiş. Daha sonra, uydu bilgisayarının fırlatma şeklinde algıladığı şeyin aslında bir buluttan yansıyan Güneş ışığı olduğu ortaya çıkmış.

Tespit edilen bir saldırıya misilleme olarak nükleer silah fırlatma kararı, “uyarı ile fırlatma” şeklinde adlandırılıyor. Füzeler isabet ettikten sonra verilen nükleer silah fırlatma kararı ise “çarpışma ile fırlatma” olarak isimlendiriliyor. Silah kontrol araştırmacısı olan Pavel Podvig, Sovyetler Birliği’nin resmi bir “çarpışma ile fırlatma” politikası olduğunu ve bunun, ülkenin nükleer komuta ve kontrol kademesinin yapısını şekillendirdiğini öne sürüyor. Erken uyarı sistemiyle tespit edilen bir fırlatma, Sovyet liderliğine nükleer kuvvetlerinin hazırlığını artırmak ve uyarıların doğru olması durumunda olası misilleme için emir vermek amacıyla zaman kazandırırdı.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasının üzerinden 30 yıldan uzun bir süre geçti fakat Rusya, SSCB’nin nükleer girişimini miras olarak devraldı. Ayrıca ülkenin, duruşunu o zamandan beri değiştirmemiş olması da mümkün. Yüksek hazırlık seviyesine geçişin olası anlamlarından biri de, fırlatma emrinin iletilmesine olanak sağlayan devrelerin fiziksel şekilde bağlanması.

NATO’nun tüm bunlarla ilgisi ne?

Nükleer silahlar yıkıcı bir teknoloji. Olası nükleer patlamaların infilak çaplarını ve diğer etkilerini canlandıran ünlü bir internet aracı olan Nukemap‘ın site trafiği bu hafta oldukça yoğundu. Nükleer bir fırlatma ve çarpışma arasında geçen sürenin kısa olmasından dolayı, politik liderler genelde nükleer bir misillemeyi gerektirecek tehditlerin neleri kapsayıp neleri kapsamadığına dönük beklentiler oluşturmaya çalışıyor.

Birleşik Devletler ile NATO’daki diğer ülkeler, Rusya’nın işgalci kuvvetleriyle olan mücadelesinde Ukrayna’ya silah yardımı ve başka yardımlar sağlasa da, Biden yönetimi NATO ülkelerinden birine saldırı olmadığı müddetçe ABD’nin Rus güçleriyle doğrudan savaşmayacağına netlik getirdi.

11 Şubat’ta, işgal başlamadan önce ve Rusya halen işgal kuvvetlerini yığarken, Biden Ukrayna’daki Amerikalıları ülkeyi terk etmeleri noktasında uyardı. Ukrayna’daki Amerikalıları kurtarmak için ABD birliklerinin gönderileceği bir senaryo olup olmadığı sorulduğunda, Biden “Yok” demişti. “Amerikalılar ve Rusya birbirlerini vurmaya başladığında bu bir dünya savaşı olur.”

 

Yazar: Kelsey D. Atherton/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz