Panama’daki Bu Küçük Maymunlar, Taş Devrine Girmiş Görünüyorlar

0

İnanılmaz.

Panama’daki Smithsonian Tropik Araştırma Kurumu’nda (STRI) çalışan bilim insanları yıllardır, maymunların taştan araçlar kullandığı uzak bir adadan bahsediyorlardı.

Bir bitkibilimci, uzun zaman önce yaptığı bir incelemede bu olguya şahit olmuştu; fakat o zaman hayvanlardan ziyade bitki örtüsüyle daha çok ilgilendiği için, bu konuyu araştırmak için kalmamıştı.

Bölgeye yeniden dönmek için yeni sermaye bulunması lazımdı, ayrıca 55 kilometrelik tehlikeli bir bot gezisi için havanın iyi olması, günlerce yüzmek ve dalgalarla dövülen kayalı kıyı hatlarında ve yoğun tropik ormanda uzun bir yürüyüş ve kamp yapmak gerekiyordu.

Almanya’daki Max Planck Kuşbilim Enstitüsü’nde davranışsal ekolog olarak görev yapan ve STRI’de ziyaretçi araştırmacı olan Brendan Barrett, “Bu bilgi, belli bir süre sadece bir çeşit dedikodu gibi kaldı” diyor.

Fakat Barrett ve meslektaşlarının nihayet geçen sene Panama’daki Coiba Ulusal Parkında yer alan Jicaron Adasına vardıklarında buldukları şey, gösterdikleri çabaya değmişti: Ufak beyaz suratlı kapüsen maymunları, neredeyse vücutlarının yarısı ağırlığındaki taşları çekiç olarak kullanarak, kabuklu deniz hayvanlarını, kabuklu yemişleri ve diğer yiyecekleri kırarak açıyordu.

Önbaskı internet sitesi bioRxiv’de yayınlanan keşfin tezinin baş yazarı Barrett, “Ağzımız açık kaldı” diyor.

Kapüsenler, kendi sınıfında taş araç kullandıkları gözlenen ilk hayvanlar ve insan olmayan primatlar arasında böyle yaptıkları bilinen dördüncü grup.

Bu canlılar gelişmiş, sosyal ve gözlenmeye karşı hoşgörülü olmalarının yanında ayrıca, bilim insanlarının, bir türün Taş Devrine girmesine sebep olan şey üzerinde çalışması için onlara ideal bir sistem sunuyor; üstelik, kendi atalarımızın 2 milyon yıldan fazla bir süre önce taş aletleri ilk olarak nasıl ve ne sebeple kullandıklarını daha iyi anlamalarına yardımcı olabilirler.

Beyaz suratlı kapüsenler veya Latince adıyla Cebus capucinus, Orta Amerika’daki yağmur ormanlarının her tarafında bulunuyor. Aşağı yukarı ev kedilerinin boyutunda olan bu hayvanlar, siyah renkli çevik gövdelere, uzun ve hünerli kuyruklara ve etkileyici gözlere sahipler. Anne soyundan gelen ve yaklaşık 20 bireyden oluşan birlikler halinde yaşıyorlar ve çeşitli karmaşık davranışlar sergiliyorlar.

Bitkileri, muhtemelen ilaç niyetine vücutlarına sürüyorlar; kendilerini yılanlara karşı çomaklarla savunuyorlar; birbirlerine taş ve çomak uzatarak oyunlar oynuyorlar ve parmaklarını birbirlerinin burunlarına ve gözlerine sokarak, tuhaf “ilişki testi” ritüelleri gerçekleştiriyorlar; muhtemelen bu, güven oyununun maymunlardaki bir karşılığı.

Jicaron Adası’nın sakinleri, hareket tespit eden çok sayıda kamerayla bir yıl boyunca izlendi ve bu hayvanların en azından bazılarının, taştan araçlar kullanmakta da yetenekli oldukları ortaya çıktı.

Maymunlar, akarsular ve sahil hatlarındaki büyük ve ağır kaya parçalarını yakalıyor ve bunları, “örs” olarak kullanılabilecek geniş, düz kaya veya kütüklere taşıyorlardı.

İki ayak üzerinde durup, kuyruklarını kullanarak kendilerini yere veya yakındaki bir ağaca karşı demirleyen maymunlar, “çekiçlerini” kafalarından yükseğe kaldırıp daha sonra kabuklu yemişlerin, yengeçlerin, salyangozların ve diğer yiyeceklerin üstüne fırlatıyorlar; bunların sert kabuklarını kırarak lezzetli bir lokmayı ortaya çıkarıyorlardı.

Maymunlar, taştan araçlarını neredeyse her gün kullanıyorlardı ve genelde yeniden kullanmak için saklıyorlardı. Bir keresinde bir kapüsen, kucak dolusu Hint bademi taşıyarak kıyıda yer alan bir taş araç bölgesine gitmiştı.

Elindekileri yere attı ve sonra sert şekilde vurarak onları tek tek açmaya başladı.

İlginç bir şekilde, dişi maymunlar etrafta sık sık yiyecek arasa da, taştan araçları sadece erkek maymunların kullandığı görülüyor. Genç erkeklerin taş araçları kullanabildikleri göz önüne alındığında, bu durum dişilerin küçük boyutlarıyla açıklanamaz.

İşin daha da ilginci, Barrett ve meslektaşları Jicaron’un tamamını ve buranın yakınında, içerisinde maymunların da yer aldığı iki adayı incelese de, taş kullanımı sadece, yaklaşık 1.5 kilometre uzunluğundaki sahil hattında bulunan bir grup kapüsende gözlenmişti.

Bilim insanları bir kaç vakada, hiç taş araç bulunmayan noktalara “deneysel” çekiçler ve örsler bırakmıştı; maymunlar bu yapay nesneleri görmezden gelse de, birkaç Homo sapiensin bunları kullanarak hindistan cevizlerini açtıkları gözlenmişti.

Bu durum Barrett’i meraklandırmıştı: Görünürde önemli olan bu davranış neden adaya yayılmamıştı? Araç kullanan bu grubu bu kadar özel yapan şey neydi?

“Bu durumu gerçekten ilginç hale getiren şey de bu” diyor. “Aslında bu davranışın niçin evrimleştiğine bakarak, bu karşılaştırmaları yapacak konumdayız.”

Tez henüz hakem denetimli bir bültende yayınlanmadı, yani resmî olarak diğer bilim insanlarının incelemesine sunulmadı. Fakat Arizona State Üniversitesinde primat davranışı ekoloğu olan Joan Silk, çalışmanın, “bu yeni gözlem konusunda dikkatli ve güzel şekilde yapılan tanımlayıcı bir çözümleme” olduğunu söylüyor.

“Hayvanların doğada araç kullanma şekli konusunda bildiğimiz şeylere yenisini ekliyor” diyor. “Ayrıca diğer hayvanlardaki araç kullanımı hakkında daha fazla şey bilmek çok ilginç bir durum; çünkü bu, insanların araç kullanımının ne şekilde farklı olduğunu görmemize yardımcı oluyor.”

İnsanlar ve hominin kuzenlerimiz, en az 3 milyon yıldır taşları çekiç veya örs olarak kullanıyordu. Bilim insanları yakın zaman önceye kadar bunu yapan tek canlının biz olduğumuzu düşünüyorlardı.

Fakat geçtiğimiz birkaç on yılda, şempanzelerin bütün bir “araç takımı” kullandığı gözlenmişti; taştan çekiçlerin yanında, termit yuvalarına delik açmak için kürek benzeri ağaç dalları ve lezzetli böcekleri çıkarmak için saman çöpünden yapılan “olta sondaları” kullanıyorlardı.

Tayland’ın uzağında yer alan adalarda yaşayan uzun kuyruklu makak maymunları, araç kullanımı konusunda o kadar yetenekli olmuşlardı ki, yerel kabuklu deniz hayvanı popülasyonunu istikrarsız hale getirmişlerdi.

Ayrıca bilim insanları Güney Amerika’da, tarihi en az 700 yıl önceye dayanan ve kuvvetli kapüsen maymunları tarafından kullanılan çekiç ve örs taşları bulmuşlardı.

Aslında araç kullanımı, önceleri Sapajus cinsini, Panama’dakilerin de içinde bulunduğu ve daha ufak kapüsenler olan Cebus cinsinden ayırt etmekte kullanılan özelliklerden birisiydi.

Barrett bunun her zaman ilginç göründüğünü söylüyor çünkü Coiba Ulusal Parkı’ndaki (Panama’nın Pasifik kıyısında bulunan ve 100’den fazla adadan oluşan bir takımada) Cebus maymunlarının da araç kullanmaları bekleniyormuş.

Bir kere; adadaki kaynaklar kısıtlı, bu yüzden besinlere erişmenin yeni yöntemlerini bulmak daha avantajlı. (Barrett, dünyada araç kullanabilenlerin çoğunun [Tayland’daki makaklar, Yeni Kaledonya’daki kargalar] adalarda yaşadıklarını belirtiyor.)

Oradaki hayvanların hiç doğal avcıları yok, bu yüzden muhtemelen gürültülü olmasına ve dikkat çekmesine rağmen, yerde oturup taşları birbirine çarpma alışkanlığı geliştirebiliyorlar.

İnsan gibi kapüsenler de beslenme konusunda genelciler. Belirli yiyecek türlerine uygun olan birkaç tane özellik evrimleştirmek yerine (kabuklu yemişleri kırmak için güçlü çeneler veya sert bitkileri çiğnemek için büyük azıdişleri gibi), “sorun çözebiliyor ve bu şekilde her türlü şeyi edinebiliyorlar.”

En güzeli de, kapüsenlerin hızlı öğrenen canlılar olmaları; türlerinin diğer üyelerini seyrederek beslenme davranışlarını ve sosyal davranışları öğrenebilmeleri.

“Bağımsız olarak, kültüre karşı büyük bir bağlılık evrimleştirmişler” diyor Barrett. “Bu durum, onları insan evrimi konusunda gerçekten iyi bir kıyas haline getiriyor.”

Barrett ve meslektaşları, bu kıyası kuvvetlendirmek amacıyla, yaptıkları incelemeyi Coiba Ulusal Parkı’ndaki diğer adalara doğru genişletmeyi ve maymunların araç kullanmaktan enerjik bir fayda sağlayıp sağlamadığını çözümlemeyi planlıyorlar.

Ayrıca, bu araç kullanımının nasıl başladığına dair kanıt bulup bulamayacaklarını görmek amacıyla Jicaron’daki fosil kayıtlarını araştırmayı hedefliyorlar.

Pittsburgh şehrindeki Chatham Üniversitesinde paleoantropolog olan Erin Marie Williams-Hatala, Cebus maymunlarının ne kadar akıllı oldukları göz önüne alındığında, bu maymunların taşları çekiç olarak kullanmalarının ilginç olduğunu fakat çok da şaşırtıcı olmadığını söylüyor.

Ancak taş kullanımının, bilim insanları tarafından bir “ölçüt” şeklinde düşünüldüğünü çünkü taşın muhafaza etme görevi gördüğünü söylüyor: “İlk insanlar ve onların davranışları hakkında bildiğimiz şeylerin çoğunu taş kayıtları aracılığıyla öğrendik, bu yüzden buna karşı çok büyük bir eğilim var.”

Kendisi, fosil kayıtlarında görülemeyen ve antik insanlarda hiç gerçekleşmemiş olabilen hayvan davranışlarıyla da en az fosiller kadar ilgileniyor. Orangutanlar mühendislik bilgisi kullanarak, her mimarı etkileyecek kadar ayrıntılı yuvalar inşa ediyorlar.

Bazı dişi şempanzeler, çomakları dişleriyle keskinleştiriyorlar ve bunları kullanarak galagogilleri avlıyorlar. Daha da fazla sayıda şempanze, yosun veya çiğnenmiş yaprakları sünger gibi kullanarak ulaşılması zor olan suyu çekiyorlar.

“Bunu düşünene kadar susuzluktan ölürdüm” diyor Williams-Hatala, gülerek.

Aksine, diye devam ediyor ve her türlü aracı kullandığı bilinen tür sayısının giderek artmasının, “doğru koşullar altında çok çeşitli hayvanların hayatta kalmak için bir yol bulacağını gösterdiğini” söylüyor.

Ancak insanların giderek daha fazla değiştirdiği bir gezegen üzerinde hayatta kalmak, Coiba Ulusal Parkı gibi ıssız ve ulaşılamaz bir yerde bile hayvanlar için her zaman kolay bir şey değil.

Barrett, araştırmacıların yaptığı incelemenin ayrıca, okyanustan gelen çöp yığınlarını ortaya çıkardığını söylüyor. Kamera tuzağıyla elde edilen ve kapüsenlerin araç kullandığını gösteren fotoğraflar, boş plastik şişelerin ve köpükten kapların dağıldığı bir ortamı gösteriyor.

“Keşfedilecek çok fazla şeyin olduğu bu saf ve doğal yerlerde bile hâlâ insanların parmağını görüyoruz ve bu durum epey iç karartıcı.”

 

 

 

 

The Washington Post

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz