Plüton olması gerektiğinden çok daha soğuk ve belki de şimdi bunun nedenini öğrenebileceğiz. Muhtemelen bunun sebebi, oldukça puslu olan atmosferiyle ilgili.
İki yıl önce Dünya’dan kalkan bir uzay aracı, saatte 50.000 km gibi dehşet bir hızla yanından rüzgar gibi geçtiğinde, Plüton’da sakin, puslu ve çılgın bir gündü.
New Horizons (Yeni Ufuklar – NASA tarafından yürütülen bir insansız uzay uçuşu görevi. Kendisi cüce gezegen Plüton ve ötesine uçuş yapan ilk uzay aracı. 19 Ocak 2006’da fırlatıldı), bir miktar fotoğraf çekmiş, Plüton’un atmosferinde bazı hızlı ölçümler yapmış ve bunların hepsini Dünya’ya geri yollamış, gezegenleri inceleyen bilim insanlarına ilk defa uzaklardaki bu cüce gezegene çok yakından bakma şansını vermişti.
Buldukları en ilginç şeylerden biri, önceki gözlemlerde tahmin edilenden oldukça kalın olan, Plüton’un atmosferindeki pus olmuştu. Büyük buzlu kaya, daha önceki tahminlere oranla çok daha soğuk bir atmosfere de sahipti; en düşük sıcaklığı -167,44 ºC idi (tahmin edilenden yaklaşık 40ºC daha soğuk. Gezegen, Dünya’ya göre Güneş’ten 40 kat daha uzakta bulunuyor olsa bile bu kadar soğukluk çok fazla).
Geçenlerde Nature bülteninde yayınlanan bir çalışmada, bu iki atmosfer gözlemi birbiriyle bağlantılandı. Santa Cruz’daki California Üniversitesi’nde gezegen bilimci olan Xi Zhang ve çalışma arkadaşları tarafından geliştirilen bir bilgisayar modeli, ufak damlacıkların üst atmosferde oluşturdukları pusun muhtemelen Güneş’ten gelen ışığı dağıttığını ve ısının gezegenin alt kısımlarına ulaşmasını engellediğini gösteriyor.
”New Horizons’tan ısı verilerini ilk aldığımız zamana değin bu bir gizem olarak kaldı” diyor Zhang makalesinde. ”Plüton, atmosferik enerjisini gaz yerine katı haldeki pus parçacıklarından sağladığını bildiğimiz ilk gezegen kütlesi.”
Su temelli sislerden, ateşlerden çıkan kül ve kuruma ve zehirli damlacıkların kalın dumanına kadar çeşitli nedenlerle oluşan katı parçacıklar havada asılı kaldığında, Dünya’da da zaman zaman puslu gökyüzü görülüyor. Ama Dünya’da gezegenin genel sıcaklığı, baskın olarak atmosferdeki gazların dağılımı ile belirleniyor. Plüton’da ise yazarın iddiasına göre pus muhtemelen daha etkili.
Bu pus, atmosferin yüksek kesimlerinde ve Güneş’in morötesi ışığının metan ve azot gazı parçacıklarını elektronlarından sökmesiyle meydana gelen, büyük hidrokarbon damlacıklardan oluşuyor gibi görünüyor. Ancak yukarıda oluşan bu şeyler mutlaka aşağıya inmek zorundalar. Yer çekimi tarafından yüzeye geri çekiliyorlar, hidrokarbonlar birleşmeye başlıyor ve sonunda da kalın bir pus meydana getiriyorlar. Bu durum Güneş ışığını tamamen engellemekten ziyade emiyor ve yeniden dağıtıyor. Teorik olarak atmosferin bir kısmını ısıtırken, Plüton’un alt kısmının çoğu bölümünü buz gibi yapıyor.
Dünya’daki parçacıklar bildiğimiz kadarıyla Güneş ışığını yansıtabiliyorlar. Güneş ışığını saçan aerosolleri atmosfere sokan volkan patlamalarından sonra bunu gördük. Hatta bazı insanlar bu olayın yapay şekilde yaratılmasının iklim değişimlerinin etkilerini hafifletebileceğini bile ileri sürüyorlar. Ama gezegenimiz bu sürecin hakim olduğu bir gezegen değil ya da en azından bir milyar yıldır değildi.
Eğer Plüton’un atmosferi, gezegenimizinkinden ve yakınımızdaki diğer gezegenlerinkinden çok farklıysa, bilim insanlarının dış gezegen atmosferlerini daha fazla anlamasına katkıda bulunabilir. Fakat şimdilik bu, New Horizons’tan ve karmaşık bir bilgisayar modelinden elde edilen verilerle yapılan iyi bir tahmin. Bu durum, pusu meydana getiren şeylerin doğrudan gözlem yoluyla belirlenmesi anlamına gelmiyor. Plüton’un soğuk havasını açıklamaya çalışan başka teoriler de mevcut. Bunların arasında, atmosferdeki soğuk havanın sorumlu olduğunu iddia edenler de var. Yazarlar, 2019 yılında fırlatılacak olan James Webb Uzay Teleskobu ile bu fikirlerini test etme şansına sahip olacaklar. Bu gözlem aracı kızılötesi ışığı tespit edebiliyor. Güneş ışığını yayan puslu Plüton atmosferi, muhtemelen bu ışıkla parlıyor olacak. Araştırmacıların tek yapacağı şey beklemek ve parlak fikirlerinin teleskoptan gelen ışıkla teyit edilip edilmeyeceğini görmek olacak.