Rusya, Çernobil’den Daha Kötü Olan Bir Nükleer Serpintiyi Örtbas Etmiş

1

“Pek çok yıl boyunca bir sır olarak kalmıştı.”

Rusya Biyofizik Kurumu’nun başkanı, 1950’lerde Kazakistan’da yapılan bir Sovyet nükleer silah testinin sonucu üzerine çok gizli bir raporu ortaya çıkardı ve bunu ABD’li gazetecilere teslim etti.

Testin kendisi sır olmasa da, rapor, Sovyet bilim insanlarının Semipalatinsk deneme bölgesini çevreleyen yaygın radyoaktif kirlenmeyi ve hastalığı keşfettiğini ve bunu on yıllar boyunca hem yerel halktan hem de dış dünyadan gizlediklerini ortaya çıkarıyor.

Moskova’daki Biyofizik Kurumu müdürü Kazbek Apsalikov, New Scientist dergisinden Fred Pearce‘ye, “bu durum pek çok yıl boyunca bir sır olarak kaldı,” diyor.

Apsalikov, çok gizli raporu yakın zaman önce Kazakistan’ın Semey kentindeki Rusya Radyasyon Tıbbı ve Ekolojisi Kurumu (IRME) arşivinde ortaya çıkardığını ve bunu geçen hafta New Scientist dergisine verdiğini söylüyor.

Pearce’ye göre, rapor “çok gizli” olarak işaretlenmiş ve 1956 yılında, meydana gelen akut radyasyon hastalığı vakalarının sayısı bakımından Çernobil’den dört kat daha kötü olan bir nükleer felaketin gerçekleştiği “Semipalatinsk bölgesinde yapılan radyolojik bir çalışmanın sonuçlarını” özetliyor.

1950’li yıllarda Sovyet sansürlerinden kurtulmayı başaran az sayıdaki rapordan biri olan belge, hükümetteki bilim insanlarının ne kadarının akıbetin tehlikeleri hakkında bilgi sahibi olduğunu ve araştırmanın kamuda yayılmasını ne boyutta engellediklerini ilk defa gösteriyor.

Rapor henüz kamuya açılmadı, fakat baş sayfayı aşağıdan görebilirsiniz:

Radyasyon Tıbbı ve Ekolojisi Kurumu (IRME)

Çokgen olarak da bilinen Semipalatinsk Nükleer Test Bölgesi (SNTS) üzerine biraz bilgi verecek olursak, bu bölge dünyanın en kötü radyasyon sıcak noktası şeklinde kötü bir üne sahip. Sovyet yetkililer burada 1949 ile 1991 yılları arasında 456 nükleer patlatma eylemi yürütmüş.

Apsalikov’un eş yazarlığını yaptığı yakın zaman önceki 2014 Norveç Uluslararası İlişkiler Kurumu raporuna göre, Kazakistan hükümeti 1 milyon kişinin “geniş anlamda” SNTS’den zarar gördüğünü belirlemiş.

18.300 kilometre karelik alanda yürütülen ilk nükleer deneme, dört yıl önce ABD’nin Nagasaki’ye attığı bombanın “neredeyse tıpatıp aynısı” olan ve 29 Ağustos 1949 yılında patlatılan bir plütonyum bombasıydı.

Sovyetler SNTS’de bir uçaktan ilk atom bombasını 18 Ekim 1951’de attı ve 1953 yılında ilk termonükleer silahını denedi.

Uzmanlar, bölgede yürütülen testlerin 111 tanesinin, 1949 ile 1962 yılları arasında yüzeyde veya havada yürütüldüğünü tahmin ediyor.

1963 tarihli Kısmî Deneme Yasağı Antlaşması, 1963 yılında bu gibi “atmosfersel” denemeleri küresel bir ölçekte yasaklamıştı, çünkü bunlar çevre kirliliğinin ve kamunun radyasyona maruz kalışının büyük bölümüne sebep olmuşlardı.

2014 raporuna göre, 1962’den sonra SNTS’de yapılan bütün testler yeraltı tünellerinde ve bacalarında gerçekleştirilmişti.

Apsalikov ve takım arkadaşları şöyle bildiriyor: “Semipalatinsk’ın nükleer test bölgesi olarak seçilme sebeplerinden en azından gizlilik gayesi taşımayan bir sebep de, bölgenin büyüklüğü ve Kazak bozkırlarına olan nispî uzaklığıydı.”

“Fakat atom bombalarının etkisi, patlatıldıkları bölgeyle sınırlı değil ve muhtemelen büyük bir nüfus etkilenmiş olabilir.”

Söz konusu şeyin bir örneği de şu: 1956 yılında Semipalatinsk’ta yapılan bir deneme, yaklaşık 400 km ötedeki Ust-Kamenogorsk şehrinin üstünü nükleer serpinti ile kaplamıştı ve 638 kişiyi radyasyon rahatsızlığı sebebiyle hastanelik etmişti.

Bu miktar, Çernobil felaketinden sonra teşhis edilen 134 adet radyasyon rahatsızlığından dört kat daha fazla.

Ayrıca araştırmacılar, 2014 yılı kadar yakın bir zaman önce bile hâlâ bu insanlara ne olup bittiğiyle ilgili bilgilere erişemiyorlar.

Apsalikov ve takımının açıkladığı üzere:

“Sovyet zamanlarında nükleer denemeler ve bunların insan sağlığı bakımından sonuçları, tamamen gizlilikle çevriliydi. Aslında 1695 yılına kadar hükümet, nükleer denemenin, deneme bölgesinin yakınında yaşayan nüfus üzerindeki etkileri hakkında çalışmalar yürütmemişti bile.

Denemenin akut etkileri hakkında hiçbir açık istatistik bulunmuyor.

Sağlık çalışmaları konusundaki acil dürtü, 16 Mart 1956 tarihinde yüzeyde yapılan bir nükleer patlatmanın radyasyon bulutunun, patlamanın merkez üssünden 400 km ötedeki Ust-Kamenogorsk şehrine ulaşmasından kaynaklanan acil bir durumla bağlantılı olarak daha sonra ortaya çıktı.

Şehrin nüfusu nükleer serpintideki radyasyona o kadar yüksek dozda maruz kalmıştı ki, akut radyasyon zehirlenmesi geçirmişlerdi. Sovyet önderliği, bunun üzerine özel bir tıbbi tesis kurdu ve 638 kişiyi radyasyon zehirlenmesinden hastaneye kaldırdı. Ancak, bu insanlara ne olduğuyla ilgili hiçbir bilgi mevcut değil.”

Fakat şimdi, yeni ortaya çıkarılan rapora göre, Sovyet araştırmacılar Ust-Kamenogorsk’taki şartları üç ayrı zamanda araştırmışlar ve bunun sonuçları daha yeni yeni ortaya çıkıyor.

Pearce’nin açıkladığına göre araştırmacılar, 1956 yılındaki bir diğer feci denemeden bir ay sonra, radyasyon seviyelerinin raporun “izin verilebilir oran” olarak sınıflandırdığı miktarın hâlâ 100 katına kadar olduğunu bulmuşlar.

Rapor ayrıca Kazakistan’ın doğusuna sevk edilen bilim insanlarının, “toprağın, bitki örtüsünün ve besinlerin radyoaktif açıdan önemli ölçüde kirlenmiş olmasına” dayalı olarak yerel tahılların yenmesinin acilen bırakılmasını önerdiklerini, fakat buna uyulduğunun görülmediğini ortaya çıkarıyor.

Ve raporun belki de en kötü kısmı, nükleer denemelerin yapıldığı zaman yerel halkın sinir sisteminde ve kan bileşiminde meydana gelen değişimler için, kasıtlı olarak haksız suçlamalar yapılmış olması.

Raporda, meydana gelen değişimlerin “sadece iyonlaştırıcı radyasyonun etkisi yüzünden ortaya çıkan değişimler şeklinde düşünülemeyeceği,” bunun yerine temizlik işlerine, “kasvetli bir beslenme düzenine” ve verem gibi hastalıklara yüklenmesi gerektiğine karar veriliyor.

Ümit ederiz ki, bu raporun yayınlanmasıyla ve Apsalikov ile meslektaşlarının çalışmalarıyla birlikte, bu süre boyunca yerel halka gerçekte ne olduğuna biraz daha açıklık kavuşturacağız.

Rapor hakkında daha fazlasını New Scientist‘ta bulabilirsiniz.

 

 

 

ScienceAlert

1 Yorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz