Vücutlarımızdaki Mikropların %99’u, Bilim İçin Hâlâ Bir Gizem

0

Birçok yabancı DNA taşıyoruz.

Her gün inanılmaz bilimsel keşiflerin yapıldığını görüyoruz, fakat yeni araştırma, söz konusu kendi vücutlarımız olduğunda, sahip olduğumuz bilgide epey büyük bir boşluk olduğunu gösteriyor; bilimin şu an, içimizdeki mikropların yüzde 99’undan fazlasını bilmediği ortaya çıktı.

Araştırmacılar, vücutlarımızın bizi biz yapan bir dizi küçük yaşam şekline ev sahipliği yaptığını uzun zamandır biliyordu. Aslında önceki çalışmalar, vücutlarımızdaki her insan hücresine yaklaşık 1.3 mikrobun karşılık geldiğini göstermişti. Ve bu son keşif, bunların ezici bir çoğunluğunun bize tamamen yabancı olduğunu öne sürüyor.

Bilim insanları bunu anlamak için, insan kanında dolaşan DNA parçalarına yakından bakarak, bildiğimiz şekliyle yaşamın mevcut veri tabanlarıyla nelerin eşleştiğini görmek istediler. Keşfettiklerine göre, buldukları DNA’ların yüzde 99’undan fazlası, şu an hakkında bilgi sahibi olduğumuz yaşam şekillerine ait değildi.

Takım üyesi, Stanford Üniversitesi’ndeki Bio-X laboratuvarından biyomühendis Stephen Quake, “baştan sona her şeyi bulduk” diyor.

“İnsanların daha önce görmüş olduklarıyla ilişkili şeyler, farklı şeyler ve tamamen yeni şeyler bulduk.”

Çalışma, dahili mikrobiyomumuzun ne kadar çılgın şekilde çeşitli olduğuna dair bize yeni bir kanı vermenin yanısıra, yeni virüslerin keşfine ve geniş ölçüde yayılan salgın hastalıklara karşı kendimizi korumak için daha iyi yöntemlere yol açabilir.

Aslında bu araştırma, organ nakillerinin başarısını tahmin etmek için daha iyi yollar arayan bir çalışma olarak başlamıştı; şu anda doktorlar, organ reddinin işaretlerini aramak için bir doku biyopsisi (ve konforlu olmayan şekilde büyük bir iğne) kullanıyorlar, fakat Stanford’daki bilim insanları, daha az girişimsel olan bir yöntem bulmak istediler.

Bu durum, hasta ve donör DNA’larından oluşan bir karışımın, bir naklin başarılı olup olmayacağının işaretlerini gösterip gösteremeyeceğini görmek amacıyla, toplamda 188 hastadan alınan kan örneklerinin çözümlenmesine yol açtı.

Bunun olabileceği ortaya çıktı ve takım, 2015 yılında bu sonuçlar üzerinde bir tez yayınladı. Fakat ayrıca, hikayenin devamının da olduğunu keşfettiler: Araştırma sırasında toplanan ve insanlara ait olmayan bütün DNA’ların yüzde 99’u, mevcut genetik veri tabanlarındaki hiçbir şeyle eşleşmiyordu.

Bu, bilim insanlarının şu ‘vay!’ dedikleri anlardan biriydi.

İnsanlara ait olmayan bu DNA’ların büyük bir kısmı, protebakterya adı verilen ve içinde pek çok tür ile beraber E. coli ile Salmonella‘nın da bulunduğu bir bakteri cinsine aitti. Tork teno ailesinden, daha önce tanımlanmamış virüsler de ortaya çıkmıştı.

Tork teno virüsleri genelde ya insanlara ya da hayvanlara bulaşıyor, fakat yeni keşfedilen bu çeşitlerin birçoğu, iki gruba da denk gelmiyordu.

“İnsanlara bulaşan ve daha önce bilinen insan sınıfından çok hayvan sınıfına yakın olan, tamamen yeni bir sınıf keşfettik. Bunlar evrimsel ölçekte epey ayrık” diyor Quake.

Vücutlarımızdaki mikropların (özellikle de bağırsak bakterilerimizin) duygularımızı, bağışıklık sistemimizi ve hatta beyinlerimizi düzenlemede çok önemli bir rol oynayabildiği giderek daha belirgin hale geldiğinden, içimizde tam olarak hangi küçük canlıların yaşadığını düzgün şekilde anlamaya başlamamız önem taşıyor.

Araştırmacılar, bu kan örneklerine tarafsız bir şekilde bakmanın (başlangıçta başka bir şeyi ararlarken), pek çok yeni mikrobu ortaya çıkarmalarının sebebi olduğunu söylüyorlar.

Örneğin çoğu çalışmada, genelde mikrobiyom veya vücudun özel bir kısmına çok odaklanmış olunuyor ve ana deneylerle doğrudan bağlantılı olmayan herhangi bir şey önemsenmiyor.

Şimdi araştırmacılar, aynı yaklaşımı diğer hayvanlardaki mikrobiyomlara uygulamak istiyorlar. Bu durum, canlılar dünyasında henüz tam olarak bilmediğimiz ne kadar fazla şey olduğu hakkında çok daha tuhaf keşiflere yol açabilir.

Faydalı olabilecek yöntemlerden birisi de, bulaşıcı hastalıklara sebep olan yeni mikropları sınıflandırmak ve onları durdurmanın yollarını keşfetmek.

Quake şöyle söylüyor: “Bu durum, bulaşıcı hastalık doktorlarını, takip etmeleri ve hastalık ile ilişkili olup ormadıklarını görmeleri için pek çok yeni mikrop türüyle donatıyor. Bunlar, insanların yapacağı tamamen ayrı bir iş olacak.”

Araştırma PNAS bülteninde yayınlandı.

 

 

 

 

ScienceAlert

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz