Lastik gibi uzayan peynir videoları ve az pişmiş, sızdıran yumurta fotoğrafları midemizi guruldatabilir. Fakat bu 2 boyutlu yiyecekler açlığımızı gideremez. Peki pikseller nasıl oluyor da ağzımızı sulandırıyor?
Princeton Üniversitesi’nde sinirbilimci olan Michael Graziano’ya göre bunun başlıca sebebi, “resimlerden meydana gelen bir dünyada evrimleşmemiş olmamız”. Baktığınız şeyin, yenilecek bir şey olmadığını biliyor olabilirsiniz; fakat beyninizde (izlenecek yemek programları olmadan) milyonlarca yıl boyunca evrimleşmiş sinirsel güzergâhlar bunu bilmiyor. Yiyeceği temsil eden şeyler, beynin gerçek besinler için kullandığı sinir hattının aynısını kullanıyor: Temporal lob, baktığınız şeyi bütünüyle tanıyor. Duyguları işleyen ve en sevdiğiniz atıştırmalıkları kaydedip hatırlayan amigdala, bunun heyecanlanmaya değip değmeyeceğine karar veriyor. Açlık gibi ilkel dürtülerden sorumlu antik beyin parçası olan hipotalamus ise, sizi acıktıran işlemlerin bir parçası olan peptitleri salıyor.
Bu biyolojik sistem en iyi şekilde, sıradaki yemeğinizi nerede yiyeceğinizi bilmezken çalışıyordu. Artık her yerde reklamlar ve tarif videoları var; bunlar, sürekli ve sıklıkla karşı konulamaz yeme sinyalleri oluşturuyor. İşte bu yüzden, Instagram da dahil olmak üzere her şeyi ölçülü tüketmek önemli.