Yüksek İyimserlik, Kadınlarda Uzun Ömürle Bağlantılı

0
Fotoğraf: sk/Unsplash

Harvard Üniversitesi T. H. Chan Halk Sağlığı Anabilim Dalında çalışan bilim insanlarının öncülüğündeki bir araştırmaya göre yüksek seviyelerdeki iyimserlik, kadınların ırksal ve etnik gruplar çapında daha uzun ömürlü olması ve 90 yaşının ötesine kadar yaşamasıyla bağlantılı.

Sosyal Bilimler ve Davranış Bilimleri Bölümünde doktora adayı ve çalışmanın baş yazarı olan Hayami Koga, “İyimserlik ırk ve etnisite gibi sosyal yapısal unsurlardan etkileniyor olabilse de, bizim çalışmamız iyimserliğin faydalarının farklı gruplar çapında geçerlilik taşıdığını akla getiriyor” diyor. “Önceki birçok çalışmada, hastalık ve erken ölüm tehlikesini artıran eksikliklere veya tehlike etmenlerine odaklanılmış. Bizim elde ettiğimiz bulgular, iyimserlik gibi pozitif psikolojik unsurlara odaklanmanın kıymetli olduğunu ve böyle yapmanın, çeşitli gruplar genelinde uzun ömür ve sağlıklı yaşlanmayı teşvik etmenin muhtemel yeni yollarını temsil ettiğini gösteriyor.”

Çalışma geçtiğimiz hafta Journal of American Geriatrics Society bülteninde çevrim içi yayımlandı.

Araştırma grubu, daha önce yürüttükleri bir çalışmada iyimserliğin daha uzun bir ömür ve (85 yaşın ötesine ulaşmak olarak tanımlanan) istisnai derecede uzun bir yaşamla bağlantılı olduğunu belirlemiş. Söz konusu çalışmada çoğunlukla beyaz nüfuslar incelendiğinden, Koga ve meslektaşları yeni çalışmada katılımcı havuzunu çeşitli ırksal ve etnik gruplardan kadınları da kapsayacak şekilde genişletmişler. Koga’ya göre çalışmaya farklı popülasyonların dahil edilmesi halk sağlığı bakımından önem taşıyor çünkü bu gruplar, beyaz nüfuslara kıyasla daha yüksek ölüm oranları sergiliyor. Ayrıca halk sağlığını ilgilendiren politik kararlara bilgi sunulması noktasında, söz konusu gruplar hakkında sınırlı araştırma bulunuyor.

Yeni çalışmada araştırmacılar, Birleşik Devletler’deki postmenapozal kadınların yer aldığı Kadınların Sağlık Girişimi’nden 159.255 katılımcıyı kapsayan veri ve anket yanıtını analiz etmişler. Yaşları 50-79 arasında değişen kadınlar 1993’ten 1998 yılına kadar katılım sağlarken, 26 yıla kadar da takip edilmiş.

Katılımcılar arasında en iyimser olan %25’lik kesim, en düşük iyimserlik gösteren %25’lik kesime kıyasla %5,4 daha uzun yaşama eğilimi sergilemiş. Ayrıca bu kişilerin 90 yaşın ötesine kadar yaşama ihtimalinin de %10 daha yüksek olduğu bulunmuş. Araştırmacılar, iyimserlik ile herhangi bir ırk ve etnisite sınıfı arasında hiçbir etkileşim bulunmadığını da keşfetmiş. Söz konusu eğilimlerin nüfus özellikleri, kronik durumlar ve depresyon hesaba katıldıktan sonra bile geçerli olduğu görülmüş. Düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenme gibi yaşam şekliyle ilgili etmenlerin, iyimserlik-uzun ömür bağlantısının çeyreğinden daha düşük bir kısmından sorumlu olduğu bulunmuş. Bu durum, başka etmenlerin iş başında olabileceğini gösteriyor.

Koga elde edilen sonuçların, insanların sağlıklarını etkileyen kararlara bakış şekillerini değiştirebileceğini söylüyor.

“Sağlığımızı etkileyen olumsuz risk etmenlerine odaklanma eğilimi taşıyoruz” diyor Koga. “Ancak iyimserlik gibi sağlığımıza faydalı olabilecek olumlu kaynakları düşünmek de önemli; özellikle de söz konusu faydaların ırksal ve etnik gruplar çapında görüldüğüne şahit olduysak.”

Araştırma ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri tarafından desteklenmiş.

 

 

 

 

Yazar: Todd Datz/Harvard T. H. Chan Halk Sağlığı Anabilim Dalı. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz