Bu kadar yeter.
Kalp hastalığında doymuş yağların sahip olduğu payı reddeden yeni bir başmakale, tartışmayı ateşleyip alandaki uzmanların öfkeli tepkisine neden oldu.
Başmakale, doymuş yağların atardamarları tıkayarak koroner kalp hastalığına yol açtığını söyleyen yaygın bir inanışın “tamamen hatalı” olduğunu belirtiyor.
Doymuş yağlardan kaçınmamızın tavsiye edilmesi, kan kolesterolü ile ilgili. Balmumuna benzeyen bu şey, atardamarlarınızda birikebiliyor. Ancak bütün kolesteroller aynı değil; yüksek yoğunluklu ‘iyi’ lipoprotein (HDL) ile düşük yoğunluklu ‘kötü’ lipoprotein (LDL) kolesterolü arasında bir fark var.
Standart tavsiye, eğer beslenmez düzeninizde çok fazla doymuş yağ varsa (abur cubur yiyecekler, kekler, işlenmiş gıdalar, cipsler gibi) LDL kolesterolünün birikebileceğini ve kalp hastalığı tehlikenizi artırabileceğini söylüyor.
Şimdiyse ateşli bir şekilde tartışılan bir başmakale, bunların hepsini unutmamız ve bunun yerine egzersiz yapmaya ve “gerçek besinler” yemeye odaklanmamız gerektiğini söylüyor.
Üç kardiyologtan oluşan takım, British Journal of Sports Medicine bülteninin son sayısında şöyle yazıyor: “Sanki bu durum başlı başlına buna son verirmiş gibi, plazma kolesterolünü düşürmenin ve ‘kolesterolü düşürdüğü kanıtlanan’ ve ‘düşük yağlı’ besin ile ilaç tedavilerinin oluşturduğu bir pazarı desteklemenin önceliği üzerine on yıllardır vurgu yapılması hatalı bir şey.”
Başmakalenin baş yazarı, tartışmalı bir İngiliz kardiyolog olan Aseem Malhotra. Kendisi, İngiltere’de yüksek yağlı beslenme düzenlerini öneren bir basın profiline sahip.
Aslında, Malhotra’nın eş yazarlığını yaptığı bir başka rapor, insanlara diğer kamu sağlığı oluşumlarının öne sürdüğü ve kanıta dayalı olan ilkelerle ihtilaflı şekilde beslenme önerileri sunduğu için daha geçen yıl öfkeye sebep olmuştu.
Rapor, İngiltere Ulusal Obezlik Forumu adına yazılmış ve bu olaydan sonra oluşumun dört üyesi istifa etmiş, rapor yayınlanmadan önce kendilerine danışılmadığını belirtmişti.
Malhotra, Press Association’a geçen sene şunları söylemişti: “Zayıflamak için yağ yiyin. Yağdan korkmayın. Yağ sizin arkadaşınızdır. Şimdi, yağı geri getirmenin doğru zamanı.”
Şimdiyse kendisinin son makalesi, bu mesajı bir kez daha sürdürüyor ve doymuş yağ alımı ile kalp hastalığı arasında hiçbir bağlantı göstermeyen ‘gözlemsel çalışmaların dönüm noktası niteliğindeki düzenli incelemesi ve meta analizine’ atıf yapıyor.
Ancak, gözlemsel çalışmaların aslında en güvenilir kanıt türü olmadığını, çünkü bunların neden sonuç ilişkisi kurmadığını ve muhtemel yanılmaları ayıklamanın zor olduğunu belirtmek gerekiyor.
Besinsel yağ ve kalp hastalığı konusunda, vardığınız özel sonucu destekleyen çalışmaları cımbızla seçmenin kolay olacağı pek çok araştırma bulunuyor.
Klinik deneylerden elde edilen ve beslenme düzeninizdeki doymuş yağları azaltmanın, kalp hastalığı ve felç gibi ‘kalp damar hastalığı tehlikesini’ azalttığını söyleyen sağlam bulgulara sahibiz.
Ayrıca, doymuş yağların doğrudan atar damarları tıkadığını düşünmek hatalı olsa da, uzmanlar, sağlık otoritelerinin iddia ettiği şeyin bu olmadığını söylüyorlar.
Avustralya Ulusal Sağlık Vakfı’nın baş tıbbi danışmanı olan kardiyolog Garry Jennings şöyle söylüyor: “Makale en çok, mevcut örneğin tanımında hatalı yönlendirme yapıyor.”
Jennings, başmakale yazarlarının “gerçekler, yarım gerçekler ve yanlış kanılardan oluşan bir karışımı” sunduğunu ekliyor.
“Sunulan iddiaları ve beslenme düzenindeki toplam yüksek yağ ile yüksek doğmuş yağlar arasında bulunan karışıklığı desteklemek için alıntılanan, bir miktar kötü ve güvenilmez çalışma bulunuyor,” diyor.
Malhotra ve meslektaşları, bulguların, düzenli ve çevik yürüyüş yapmanın kalp hastalığını önleme konusunda iyi bir önlem olduğunu gösterdiği ve yüksek LDL kolesterolüne yol açan doymuş yağa dikkat etmek yerine, atar damarların iltihaplanmasına dikkat çekmenin önemli olduğu sonucuna varıyorlar.
“Yüksek LDL kolesterolüne sahip insanlar, daha fazla kalp krizi geçiriyor,” diyor Jennings. “Bu konuda bundan daha fazlası bulunuyor fakat LDL kolesterolünü hikayenin dışında tutmak, hatalı yönlendirmeye sebep oluyor.”
Royal Prince Alfred Hastanesi’nden doktor David Sullivan da bu durumu eleştiriyor.
“Bu durumun, kalp damar hastalıklarını önleme konusunda besin tavsiyelerini kuşatan kafa karışıklığını ve kuşkuyu artırması muhtemel,” diyor.
“Yazarlar, denk bir karşılık sağlamadan kolesterol artıran bir besini önererek bir taşla iki kuş vurmak istiyorlar. Yüksek tehlikeye sahip olan bu yaklaşımı, tıp biliminin üzerinde en iyi çalışılmış alanlarından birinin aldatmaca olduğunu iddia ederek haklı göstermeye çalışıyorlar ancak durum öyle değil.”
Başmakale, yaşam şeklinizde yapabileceğiniz en iyi değişimin, düzenli hafif egzersiz ve bir Akdeniz beslenme düzeni (zeytin yağı, kabuklu yemişler ve yağlı balık gibi ‘sağlıklı yağ’ bakımından yüksek olan kaynaklar) olduğunu öneriyor. Bu tavsiyeler en azından tartışmalı değil.
İngiltere Kalp Vakfı’nda yardımcı sağlık müdürü olan Mike Knapton, Ars Technica’dan Beth Mole’a şöyle söylüyor: “Akdeniz beslenme düzeni ve günlük egzersiz, kalp hastalığı tehlikesini azaltmaya yardımcı olabilir.”
“Fakat korkarım ki, bu yazıda doymuş yağ hakkında öne sürülen savlar yardımcı olmuyor ve yanlış yönlendiriyor.”
Uzman görüşlerinden anlam çıkarırsak, bu yeni başmakalenin kalp hastalığı araştırmasındaki son gelişmeleri anlamada bize yardımcı olmaktan çok, kamuoyunun kafasını karıştırması muhtemel görünüyor.
Başmakale, British Journal of Sports Medicine bülteninde yayınlandı.
ScienceAlert