Dünyanın En Ölümcül 5 Yanardağı

0
Kalistratova/iStock

Etna Yanardağı’nda meydana gelen bir patlama, geçtiğimiz yıllarda bölgede video çeken bazı gazetecileri hazırlıksız yakalamıştı. Çekilen görüntüler sıra dışıydı ve yanardağların insanlık ile topluma karşı oluşturduğu tehlikeleri vurguluyordu.

1600 yılından bu yana, 278.000 insan volkanik faaliyetler sebebiyle hayatını kaybetmiş ve bunların pek çoğu, ana püskürmeyle alakalı ikincil tehlikelere atfedilen ölümlermiş.

Örneğin 1815 yılında Endonezya’da meydana gelen Tambora patlamasını takiben oluşan kıtlık, 92.000 insanın ölümüne sebep olmuş; 1883 Krakatoa patlamasının ardından gelen volkanik bir tsunami ise 36.000 kişinin hayatını kaybetmesine yol açmış.

Volkanik patlamalarla ilişkili ölümler, 1980’lerden bu yana oldukça kısıtlı gerçekleşmiş. Fakat bu durum yapılan hazırlığın artmasının ve tehlike yönetimine yapılan yatırımın sonucundan ibaret değil; önemli ölçüde şansla ilgili.

Yapılan araştırmalar, volkanik faaliyetlerin 21’nci yüzyılın başlangıcından bu yana kesilmediğini gösteriyor; patlamalar yalnızca, nüfusun çok olduğu yerlerde olmamış. Aslında yaşama ve insanların geçim kaynaklarına karşı büyük bir tehlike sergileyen, patlamaya hazır bir miktar yanardağ var.

İtalya’daki Vesuvius

MS 79 yılındaki patlamasıyla bilinen ve Pompeii ile Herculaneum şehirlerini yok eden Vesuvius, 3 milyondan fazla insana ev sahipliği yapan Naples şehri ile civarını gölgelemesiyle beraber halen önemli bir tehlike oluşturuyor.

Bu yanardağ, özellikle şiddetli biçimde püskürmesiyle de biliniyor. Pliniyen patlamaları (MS 79 yılındaki olayı ilk tanımlayan Genç Pliny’ne ithafen), dağdan çıkan muazzam bir gaz ve kül sütununun stratosfere; ticari uçakların uçtuğu yükseklikten çok daha yukarılara uzanmasıyla tanımlanıyor.

Eğer böyle bir patlama bugün Vesuvius’ta yaşanacak olsaydı, nüfusun büyük bölümünün çoktan tahliye edilmiş olması muhtemeldi. Çünkü önceden meydana gelen bir yığın deprem, patlamanın eli kulağında olduğunu haber verirdi. Fakat yerinde kalanlar, başlangıçta gaz sütununun havada tutamayacağı kadar ağır olan dev boyutlu bir süngertaşı yağmuruyla karşı karşıya kalırdı.

Ardından, yanardağın enerjisi tükenmeye başladıkça bu sütun çökerdi ve daha küçük boyutlu kaya parçacıklarının (ince küllerden küçük, aşınmış kaya parçalarına kadar) gökten hızla Dünya’ya düşmesine yol açardı.

Daha sonra boğucu gaz bulutları ve tozlaşmış kayalar (volkanik yoğunluk akıntıları), yanardağın eteklerinden sel gibi akar ve yollarına çıkan her şeyi ortadan kaldırırdı. Bu gibi gaz-kül özelliklerinin korkunç hızlarda ve onlarca kilometre gidebildiği biliniyor. Böyle bir şey olursa, çağdaş Napes şehri muhtemelen yeni bir Pompeii’ye dönüşür.

Kongo Demokratik Cumhuriyeti’ndeki Nyiragongo

Orta Afrika’da bulunan bu yanardağ, geçtiğimiz onlarca yıl içerisinde birkaç defa püskürmüştü. Bu yanardağın püskürmeleri özellikle patlayıcı nitelikte olmasa da, yanardağ çok akıcı (ve tehlikeli) bir lav biçimi üretiyor. Bu lav bir kez dışarı sızdığında, yanardağın kenarlarından hızla aşağı gidebilir ve neredeyse hiç uyarı vermeden önüne çıkan alanları kaplayabilir.

2002 yılında yanardağın zirvesindeki lav gölü yarılmış ve yakındaki Goma şehrine doğru saatte 60 km’lik bir hızla ilerleyen lav nehirleri ortaya çıkmıştı. Lavlar, şehrin bazı kısımlarını iki kilometrelik bir derinliğe kadar yutmuştu.

Neyse ki yanardağın huzursuzluğu, onu yoğun araştırmaların odağı haline getirmiş ve gerekli uyarılar yapılmıştı. Bu sayede 300.000’den fazla kişi tahliye edilmişti. Eğer böyle bir olay yeniden meydana gelirse, yetkililerin yine aynı derecede hazırlanmasını ummaktan başka çaremiz yok. Fakat burası siyasi açıdan istikrarsız bir bölge ve ciddi şekilde savunmasız duruyor.

Meksika’daki Popocatepetl

Yerel halka göre “Popo”, dünyadaki en büyük şehirlerin birinin hemen 70 kilometre güneybatısında yer alıyor: 20 milyon kişiye ev sahipliği yapan Meksika Şehri’nin. Popo, düzenli olarak faaliyete geçiyor. 2016’da gerçekleşen en son faaliyet dönemi, beş kilometrelik bir irtifaya kül bulutu göndermişti.

Popo’da meydana gelen patlama olayları, son zamanlarda ve aslında tarihinin büyük bölümünde benzer ölçüde soyutlanmış kül bulutlarından meydana geliyordu. Fakat bu bulutlar, dağı kalın bir kül örtüsüyle örtüyor ve bunlar suyla karıştığı zaman, nispeten yüksek hızlarda kilometrelerce akabilen yoğun bir çamur karışımı oluşturabiliyor.

“Lahar” şeklinde bilinen bu doğa olayı son derece ölümcül olabilir. 1985 yılında Kolombiya’nın Armero şehrinin 60 kilometre uzağındaki bir yanardağ kaynağından çıkan lahar, 26.000 insanın öldüğü Nevado del Ruiz felaketine sebep olmuştu.

Nevado del Ruiz trajedesi, yanardağın zirvesindeki buzu eriten volkanik faaliyetin doğrudan sonucuydu. Fakat yüksek hacimli bir yağış veya kar erimesi de Popo’da benzer bir lahar meydana getirebilir. Bu lahar, yakındaki yerleşim yerlerine neredeyse hiç uyarı vermeden yamaç aşağı akabilir.

Endonezya’daki Krakatoa

Diğer adıyla Krakatau olan Krakatoa’nın kötü bir şöhreti var. 1886 yılında gerçekleşen ve Hiroşima’ya atılan atom bombasının 13.000 katından daha fazla enerji yayan patlama sebebiyle bir tsunami meydana gelmiş ve 36.000 insan hayatını kaybetmiş. Patlama, volkanik adayı tamamen ortadan kaldırmış fakat 50 yıl içinde aynı yerde yeni bir ada ortaya çıkmış.

Krakatoa’nın çocuğu anlamına gelen Anak Krakatau adı verilen bu yeni ada, 1920’lerden beri dönemsel evrelerle büyüyerek günümüzde yaklaşık 300 metreye ulaşmış. 2007’de ise yeni ve önemli bir faaliyet başlamış ve o zamandan beri dönemsel faaliyetler görülmüş.

Anak Krakatau’da meydana gelen bu olağanüstü büyümenin, günün birinde “babasının” felaketini tekrarlayacağı anlamına gelip gelmediğini kimse kesin olarak bilmiyor. Fakat adanın Endonezya’nın en kalabalık iki adası Java ve Sumatra’nın arasında yer alan konumu, yaşama karşı önemli bir tehdit sergilediği anlamını taşıyor.

Çin’deki Changbaishan

Asya’nın uzak bir kısmında yer alan bu yanardağı çok azımız duymuştur; son püskürmesi ise 1903 yılındaydı. Fakat yanardağın tarihi, oldukça korkutucu bir hikaye anlatıyor. MS 969 yılı civarında yanardağ, son 10.000 yılın en büyük patlamalarından birini meydana getirmiş ve Krakatoa’nın 1886 yılında yaptığından üç kat daha fazla madde püskürtmüş.

Sergilediği ana tehlikelerden biri, zirvesinde bulunan devasa kraterden kaynaklanıyor (yaklaşık beş kilometreküplük bir hacme sahip). Eğer bu göl yarılırsa, civarda yaşayan 100.000 kişiye önemli bir tehdit oluşturacak laharlar meydana getirebilir.

Bilim insanları, 2000’lerin başlarında şimdiye kadar yeterince gözlenmemiş bu yanardağı gözlemlemeye başlamışlar ve faaliyetinin arttığına, magma ocağının uykudan uyanmaya başladığına ve bunun onlarca yıl içerisinde tehlike oluşturabileceğine karar vermişler.

Changbaishan’ın Çin ve Kuzey Kore sınırında yer alması, işleri daha da zorlaştırıyor. Jeopolitik açıdan bu denli hassas bir konumda olması sebebiyle, burada meydana gelecek herhangi bir volkanik faaliyetin etkileri muhtemelen çok zor yönetilecek.

 

 

 

 

Yazar: Matthew Blackett, Fiziksel Coğrafya ve Doğal Tehlikeler Kıdemli Okutmanı, Coventry Üniversitesi/The Conversation. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz