Kediler ve Köpekler Dünyayı Nasıl Görüyor?

0
bodza2/iStock

Fotoğraf makinesinin flaşı açıkken köpeğinizin ya da kedinizin fotoğrafını çektiğinizde, gözlerinin hem havalı hem de sinir bozucu biçimde parladığını görürsünüz. Bu ilginç parıltı, tapetum adı verilen bir katmandan kaynaklanıyor. Kürklü arkadaşlarımız, bu katmanın ışığı yansıtması sayesinde düşük ışıkta bile bizlerden çok daha etkili şekilde görebiliyorlar. Aslında evcil hayvanlarımız, içinde yaşadığımız dünyayı insanlardan biraz farklı algılıyor.

Küçükken çoğumuz, kedilerin ve köpeklerin “renk körü” olduklarını veya dünyayı “siyah beyaz” gördüklerini öğrenmişizdir; fakat bunlar pek doğru değil. Cornell Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nde çalışan profesör Katherine Houpt, “Bizim görebildiğimiz farklı renklerin tamamını göremiyorlar” diyor. “Söyleyebildiğimiz kadarıyla, dünyayı mavi ve sarı tonlarında görüyorlar.”

Bu gösterim sadece renk amaçlı. Sarı ve mavi tonları başarılı şekilde çıkıyor fakat kırmızılar görünmüyor. Gerçekte, köpeklerin ve kedilerin görüşleri daha bulanık da olur. Stan Horaczek

Fizyoloji açısından bakıldığında ise bu benzersiz görünüm, gözde yer alan ışık algılayıcılarının tipleriyle ilgili. “Köpekler ve kediler avlanan canlılar olduklarından, bazı benzer renk tonları arasındaki farkı ayırt etmeye ihtiyaç duymuyorlar” diye açıklıyor Houpt. “Primatlar olarak bizler, cennet elmasının olgun olup olmadığını bilmek zorundayız. Renk ayırt etmede daha iyiyiz ve böylelikle doğru besinleri buluyoruz.” Diğer bir ifadeyle gri bir tavşan, kahverengi bir tavşan kadar lezzetlidir.

Berraklık söz konusu olduğunda, insanların evcil arkadaşlarımıza göre bir üstünlüğü daha var. Eğer bir köpek, bir cismi 6 metre öteden seçebiliyorsa; bir insan onu 18 metre öteden görebiliyor. Bu farklılık kedilerde daha belirgin. Bir kedinin 6 metre öteden görebildiği şeyi, bir insan 30 ve hatta 60 metre öteden görebiliyor. Evcil hayvanlarımız, etraflarındaki dünyanın cam gibi berrak görüntülerini işlemek üzere yapılanmamış.

Fakat bu hayvanların, hareket algılama açısından bir avantajı var ve bu beceri, hızlı hareket eden yiyecekleri yakalamalarına yardımcı olmak için keskinleşmiş. Çoğu kedi ve köpek kendilerine çok yakın olan durağan cisimleri ayırt etmede sorun yaşarken, hareketi 800 metreye kadar uzaktan tespit edebilirler; bu hareketi algılamak nispeten zor olsa bile…

Ayrıca, insanlara kıyasla bir seferde daha fazla şey görebilirler. Bizim görüş alanımız yaklaşık 180 dereceyken, pisi pisi ve kuçu kuçu gözleri biraz daha dışarı doğru çıkıntılıdır ve bu sayede çevresel görüş açıları 200 dereceyi geçer. Bu hareket tespit yeteneği, görüş açılarının kenarlarına kadar uzanır. Bu yüzden neyin hareket ettiğini bilemeseler bile, bir şeyin kendilerine doğru yaklaştığını bilirler.

Fakat bu görüş alanı, köpeğin cinsine bağlı olarak değişebilir. Örneğin bir buldog, diğer bazı cinsler gibi dev bir burnun etrafını görmek zorunda değildir. Bu durum, yakın nesneleri gözlemlerken faydalı olur ve onlara daha büyük ve açık bir görüş alanı sunar.

İnsanların yaygın şekilde inandığı ve doğru olan bir şey var: Kedi ve köpek gözleri, karanlıkta görme bakımından çok iyidir. Bunun bir sebebi ise tapetumun, aydınlığı ışık algılayıcılarına yansıtmasıdır. “Mutlak karanlıkta bizden daha iyi göremiyorlar” diyor Houpt. “Fakat zayıf ışıkta daha iyi görüyorlar.” Bunun sebebi, gözlerinde bizimkilerden daha fazla çubuk hücre bulunması. Kedilerde bu miktar altı ila sekiz kat daha fazla. Bu sayede, beyinleri için faydalı bir görüntü toplarken daha düşük aydınlığa ihtiyaç duyuyorlar.

Fakat olağanüstü algılayışları burada bitmiyor. Kedi ve köpek görüşünün bütün avantajlarını ve noksanlıklarını düşündüğünüzde, bunun diğer duyularla nasıl etkileştiğini de hesaba katmanız gerekiyor.

Kediler, genelde avlarının çıkardığı ultrasonik ses perdelerini duyabiliyorlar ve bu sayede kovalamaya devam ediyorlar; hızla kaçan atıştırmalıkları görüş alanından çıksa bile. Ayrıca, insanları saptamanın ana yöntemi olarak kokuyu kullanıyorlar. “Bir kediyi veterinere götürdüğünüzde, diğer kediniz onu tanımayabilir çünkü diğer insanlar gibi kokuyordur. Ayrıca bir süre eve gelmezseniz, kediniz iyi bir koku çekene kadar sizi tanımayabilir” diyor Houpt. “Eğer eve gelmediğiniz sırada şampuanınızı değiştirdiyseniz, başınız dertte olabilir.”

Belli ki köpeklerde de keskin bir koku duyusu var. Kediler ve diğer hayvanlar gibi, onlarda da koku sisteminin parçası olarak koklama ihtiyaçlarına tahsis edilmiş bir vomeronazal organ bulunuyor. Bu organ, vahşi şeylerin kokuyla iletişim kurmasına olanak sağlıyor ve genel koku duyusunu geliştiriyor. Cinse bağlı olarak, bir köpeğin koku duyusu, bir insanınkinden 1.000 ila 10.000 kat daha verimli olabilir.

Emirleri altındaki bu ilave araçlar sayesinde köpekler ve kediler, dünyada yollarını bulurken sadece gözlerine bel bağlamak zorunda değiller. Fakat görsel sınırları, hayvanlara yeni numaralar öğretmek isteyenler için bazı ilginç problemler oluşturabilir. “Renkleri görme biçimleri yüzünden, köpekler trafik ışıklarında çok iyi değillerdir” diyor Houpt. “Bu durum, bir rehber köpeği eğitirken sorun olabilir. Bu sebeple, daha koyu sarıda durmaları gerektiğini öğrenmeleri lazım.” İdeal bir dünyada, trafik ışıklarında da bir koku bileşeni olurdu ve bu sayede köpekler koklayarak ne zaman geçeceklerini bilebilirlerdi.

 

 

 

 

Yazar: Stan Horaczek/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz