Süveter havasının ardındaki meteoroloji ve biyoloji.
Sonbahar ya da ilkbaharda giyecek bir şey seçmek kolay olmayabilir. Sabah kazak havası olabilir ve öğle vakti daha çok yaz havası gibi gelebilir. Ya da sert kış soğuğu gibi başlayan hava aniden ısınabilir. Sabahki hava durumu tahmininde 15°C ya da 18°C’yi görmek ve bunun nasıl hissettireceğini doğru şekilde tahmin etmek zor olabilir. Aslında aynı sıcaklığın mevsime göre neden farklı gelebildiğine dair meteorolojik ve biyolojik bir sebep var.
Meteorolojik sebep
Meteoroloji uzmanları, günlük hava tahminlerinde gördüğümüz hava sıcaklıklarını ölçerken genellikle zeminden 1,8 metre yükseklikteki hava istasyonlarını kullanırlar. Ancak bu mesafede zemin sıcaklığı hesaba katılmaz.
ABD’nin New Hampshire eyaletinde çalışan meteoroloji uzmanı Cyrena Arnold, Popular Science‘a şöyle aktarıyor: “Yazın zemin sıcaktır. Serinlemeye ve daha soğuk mevsimlere geçmeye başlarken, zeminin sıcaklığı etrafımızdaki havadan daha yavaş değişir. Eğer zemin sıcaklığının mevsimlerle nasıl değiştiğini gösteren bir grafiğe bakacak olsaydınız, daha düşük dalgalanma sergilediğini ve her zaman mevsimlerin gerisinden geldiğini görürdünüz.”
Bu durum, dünyanın bazı kısımlarındaki okyanus sıcaklıklarının Temmuz ayında Eylül ayından daha soğuk gelmesine benziyor. Sıvı su ve katı zeminin ısınması, bir gaz olan havadan daha uzun sürüyor.
“Yani hava, zemin sıcaklıklarından etkilenebildiği için sıcaktır” diyor Arnold. “Zemin hâlâ sıcak olduğundan, o yayılan sıcaklığı hâlâ hissediyoruzdur.”
Zeminin meydana geldiği malzemenin de oynadığı bir rol vardır. Beton ve asfalt, çim ya da ağaçlı alanlardan fiziksel olarak daha sıcaktır. Bu yüzden bir sonbahar günü şehirde dolaştığınızda, elma toplamak gibi bir şey yaptığınız zamana göre daha sıcak gelir.
Arnold bunu şöyle açıklıyor: “Ağaçların, çimenlerin veya doğal zeminlerin mevcut olması, sadece toprak olsa bile Güneş’ten gelen ışınımı emip ısıya dönüştürmede çok iyi ve etkilidir. Dolayısıyla çimenler ve ağaçlar, asfaltın sadece ısındığı yerde bunları enerjiye dönüştürür. Tüm bu enerji ısıya dönüşür.”
Biyolojik sebep
Şu eski “Sıcak değil, nem çok” deyişi bu durumda da geçerli. Nem genelde yaz mevsimindeki hava durumu tahminlerinde daha büyük bir etmenken, daha serin aylarda sihirli bir şekilde kaybolmaz. Tıpkı kuru sıcak olduğu gibi fiziksel olarak daha rahatsız hissettirebilen nemli soğuk da vardır.
“Vücutlarımız terlediğimiz zaman doğal bir klimaya sahiptir” diyor Arnold. “Ter bezlerimiz cildimizin yüzeyine buharlaştığı zaman bizi serinleten sıvı yayar. Bu yüzden fiziksel olarak ısıyı vücudunuzdan çeker ve hava çok kuruysa, buharlaşma çok hızlı ve çok daha kolay gerçekleşir. Eğer nemliyse, terleseniz bile hiç buharlaşma olmayabilir.”
Maddenin üç hali: Katı, sıvı ve gaz arasında meydana gelen enerji aktarımı sebebiyle nemli soğuk genelde kuru soğuktan daha rahatsız edici gelir. Gazlar sıcaklığı hızlı şekilde değiştirirken, sıvılar biraz daha yavaş kalır ve katılar ise en yavaşıdır.
Kuru bir soğukta vücutlarımız hâlâ ısıdan enerji kaybediyordur fakat etrafımızdaki hava kuru olduğu için bizi daha hızlı ısıtır. Bu durumun soğukta kıllarımızın kabarmasıyla da ilgisi var.
“Kıllarınız diken diken olur çünkü kolunuzda biraz dikelen kıllar bile vücudunuzu daha sıcak tutacak miktarda hava hapsetmiştir” diyor Arnold. “Kıllarınız cildinizin yakınındaki bu küçük hava katmanını hapsedip onu ısıtmak için dikelmiştir. Eğer bu hava nemliyse, onu ısıtmak daha fazla enerjiye mal olacaktır ve bu yüzden sizden daha fazla enerji çekecektir. Sizden ısı çekiyorsa, üşümenize sebep olur.”
Kılcal damarlarımızın bulunduğu yer de bir rol oynar. Kılcal damarlar vücudun genelindeki hücrelere oksijen, besin ve kan taşıyan ufak, narin damarlardır. Atardamarları toplardamarlara bağlar ve dolaşım sistemini tamamlarlar. Arnold’a göre beyinlerimiz bizim sıcak mı yoksa soğuk mu olduğumuzu söyleyen bir termostat gibiyse, kılcal damarlar da ısıtıcı veya klima gibi çalışır.
Yaz mevsiminde veya sıcak bir iklimde bu kılcal damarlar cilt yüzeyine daha yakındır. Böylelikle daha fazla ısı çıkarılabilir. Vücutlarımızın terlediği ve cildimizin serinlediği yere daha yakındırlar.
“Kış mevsiminde bu kılcal damarlar aslında biraz daha derindedir” diyor Arnold. “Orada etraflarında daha çok yalıtım vardır ve siz de atmosfere daha az ısı kaybedersiniz.”
Bu hislerde ayrıca bir miktar kişisellik de vardır. Bazı kişiler Ekim ayında 15 dereceyi soğuk bulabilir çünkü kılcal damarları cilt yüzeylerine hâlâ yakındır ve ciltlerinin derinlerine gitmemiştir. Vücutlarımız genelde düşük sıcaklıklara daha alışık olduğunda, Şubat ayında 5 derecelik bir gün daha çok bir tişört havası gibi gelebilir.
“İki farklı mevsimdeki aynı sıcaklığın neden farklı hissettirebildiği konusunda meteorolojik ve biyolojik olarak gerçekleşen pek çok ilginç şey var” diyor Arnold.
Sonbahar ve ilkbaharın inişli çıkışlı sıcaklıklarına kat kat giysiler ve biraz sabırla hazırlıklı olmanız gerekiyor.
Yazar: Laura Baisas/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.