Sera Gazı Emisyonları 2030 Yılında %50 Azaltılabilir

0
Fotoğraf: bilanol.i.ua/Deposit Photos

Birleşik Devletler, sera gazı (SG) emisyonlarını 2030 yılında en az %50 azaltma hedefi belirledi. Peki bunu başarabilecek mi?

Ülke çapındaki bilim insanları ve politika analizcilerinden oluşan bir araştırma takımının yeni çalışması, bu hedefe ulaşmanın birden fazla yolu olduğunu ileri sürüyor; fakat büyük taahhütlerin derhal verilmesi gerekiyor.

ABD Ulusal Lawrence Berkeley Laboratuvarı Elektrik Piyasaları & Politikaları Bölümünde çalışan ve makalenin yazarlarından biri olan Nikit Abyankar şöyle aktarıyor: “Alandaki herkesin aynı yöne işaret ettiğini gösteren bu çalışma, karar vericileri ve diğer enerji paydaşlarını biraz rahatlatmalı. Temiz enerji meselesi hiç olmadığı kadar güçlü ve bizim çalışmamız da 2030 emisyon hedefine ulaşılabileceğini gösteriyor.” Abyankar en acil eylemlerin, her yıl inşa edilen yenilenebilir enerji kapasitesinin iki katına çıkarılması ve önümüzdeki on yıllık dönemde ağırlıklı olarak elektrikli taşıtlara geçilmesi olacağını belirtiyor.

“Doğru politikalar ve altyapıyla birlikte emisyonlarımızı azaltabilir, Amerikalı tüketicilerin milyarlarca dolar tasarruf etmesini sağlayarak yeni iş imkanları oluşturabiliriz” diyor.

SG emisyonlarının 2030 yılında %50 azaltılması, Birleşik Devletler’i küresel ısınmayı 1,5 derece Celsius’a sınırlandırma güzergâhına yerleştirecek. Bilim insanları, iklim krizinin en kötü sonuçlarından kaçınılması için bu hedefin tutturulması gerektiğini söylüyor.

İki hafta önce Science bülteninde yayımlanan çalışma, kısa süre önce yayımlanan ve ABD’deki enerji sistemi operasyonlarını kapsamlı detaylarla canlandıran altı tekno-ekonomik modelin bulgularını pekiştiriyor. Çalışmanın yazarlarına göre bu ayrı modellerin hepsi, dört ana noktada birleşiyor:

  • Ülkedeki sera gazı emisyonlarının büyük bir çoğunluğu enerji üretiminden ve taşımacılıktan kaynaklanıyor. Dolayısıyla genel emisyonların %50 oranında azaltılması için elektrik şebekesinin %80 temiz enerjiyle çalışması (günümüzde %40) ve 2030 yılında satılan taşıtların çoğunluğunun da elektrikli olması gerekiyor. SG yayılımlarının azaltılması doğrultusunda diğer önemli kaynaklar, binaların ve endüstrilerin elektrikli hale getirilmesini kapsıyor.
  • Artan alternatif enerji kullanımının önündeki başlıca engel ise maliyet değil, yeni politikaların kanunlaştırılması olacak.
  • Rüzgar, güneş ve enerji depolama teknolojilerindeki gelişmeler sayesinde elektrik şebekesine yenilenebilir kaynaklarla güç sağlanması daha pahalı olmayacak. Elektrikli taşıtlar ise her hanehalkında yılda 1.000 dolara kadar net kazanç sağlayabilir.
  • Temiz enerjiye geçiş, hava kirliliğini önleyerek 200.000’e kadar erken ölümü önleyebilir ve 2050 itibariyle çevre ile sağlık masraflarında 800 milyar dolara kadar tasarruf sağlayabilir. Sağlık alanında elde edilecek faydaların birçoğu; taşıt, enerji tesisi ve endüstri kaynaklı kirlenmeye orantısız şekilde maruz kalan dezavantajlı topluluklarda görülecek.

Yeni Rapora Göre İnsanlığa Karşı ‘En Büyük Tehdit’ Virüs Değil, Hava Kirliliği

ABD Elektrik Enerjisi Araştırma Enstitüsü Enerji Sistemleri ve İklim Analiz Grubunun program müdürü olan baş yazar John Bistline, “Çalışmamız, Birleşik Devletler’in 2030 itibariyle %50’lik sera gazı azaltım hedefine nasıl ulaşabileceğini gösteren ilk detaylı yol haritasını sunuyor” diyor. “Bunun için geçmişteki karbon azaltım hızının üç katına çıkarılması gerekecek. Tüm sektörlerdeki paydaşlar işbirliği yaparsa, bu hedefe ulaşmak imkansız değil. Altı bağımsız model genelindeki sonuçları karşılaştırarak, yakın vadeli iklim hedeflerine ulaşmak için gereken politika ve teknoloji tertibiyle ilgili daha fazla güven sağlıyor; para yetirilebilir, güvenilir ve adil bir net sıfır hedefine zemin hazırlıyoruz.”

Altı modelden birinin geliştirilmesine öncülük eden Abyankar’a göre, “2030 itibariyle enerji depolamayla birleştirilen rüzgar ve güneş enerjisi, %80’lik temiz elektriğin büyük bir kısmını sağlayacak. Bulgular, geri kalan %20’lik şebeke enerjisini üretirken de yeni fosil yakıt üreticileri oluşturmaya gerek olmadığını gösteriyor.” Abyankar, seyrek şekilde kullanılan ve enerji depolamasıyla, hidroelektrik enerjisiyle ve nükleer enerjiyle birleştirilen mevcut gaz tesislerinin, yenilenebilir enerji üretiminin olağan dışı derecede düştüğü veya elektrik talebinin olağanüstü miktarda arttığı dönemlerde talebi karşılayabileceğini belirtiyor. “Doğru politikalar uygulanırsa, günümüzde ülkedeki elektriğin büyük bir bölümünü sağlayan kömür ve gaz enerjisi tesisleri ilk yatırım maliyetlerini karşılayabilir ve bu sayede yatırımcıların masrafları finanse edilebilir.”

“Birleşik Devletler, 2021 Birleşmiş Milletler iklim konferansında emisyon azaltma vaadini ilan ettiğinden beri doğru yönde adımlar attı” diyor Abyankar. “Fakat hâlâ yapılması gereken birçok şey var. Umudumuz, yeni çalışmanın bunun nasıl yapılabileceğine bir miktar açıklık kazandırması.”

Çalışmada kullanılan diğer modeller ABD Elektrik Enerjisi Araştırmaları Enstitüsü, ABD Çevre Savunma Fonu, ABD Ulusal Kaynaklar Savunma Kurulu ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü İklim Değişimi Bilim ve Politikaları Ortak Programı tarafından geliştirilmiş.

 

 

 

 

Yazar: Aliyah Kovner/ABD Ulusal Lawrence Berkeley Laboratuvarı – ABD Enerji Bakanlığı. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz