Eğilip siper almak mı? Daha ziyade içeri girip orada kalarak…
Rusya’nın Severodvinsk şehri sakinleri, 8 Ağustos 2019’da muazzam bir patlamaya şahit olmuştu. Tam olarak ne yaşandığını çözmeye çalışan dünya çapındaki uzmanlar, patlamanın Burevestnik isimli nükleer bir seyir füzesinin enkazı kurtarılırken gerçekleşen nükleer bir tepkimeden kaynaklandığını ileri sürmüşlerdi.
Beş bilim insanının ölümüne sebep olan patlama, yakındaki bölgenin de tehlikeli seviyelerde radyasyonla kaplanmasına yol açmıştı. Silah testlerini sınırlayan Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler antlaşmasının aynı yılın başlarında bozulmasıyla beraber dünya, gittikçe daha fazla nükleer silahın test edildiğine şahit olabilir. Bu testler, kaza ve radyasyona maruz kalma olasılığının da artmasına sebep oluyor.
HBO’nun Çernobil mini dizisini izleyenler, tamamen barışçıl senaryolarda bile dev miktarlarda radyasyon yayılabileceğini bilecektir. Sıradaki felaket, belki de Çernobil’de olduğu gibi mühendislik ve insan hatalarının sonucunda gerçekleşir. Belki de doğal afetler nükleer bir kazaya yol açar; tıpkı 2011 yılında Japonya’daki Fukuşima Dayçi Nükleer Enerji Santrali’nde çekirdek erimesine yol açan deprem gibi…
Tehlikenin boyutu
Nükleer bir olayın sizi etkileme ihtimali çok düşük gibi görünebilir. Fakat en muhtemel senaryo, yakındaki bir kaynaktan gelen radyasyona maruz kalmaktır. Bu yüzden, yakınlarda böyle bir kaynak olup olmadığını öğrenin. Bir uranyum madeninin veya radyoaktif bir bölgenin yakınında yaşayanlar, muhtemelen bu konuda bilgi sahibidir.
Aynı şey, ticari nükleer enerji santralleri için de geçerli. Enerji üreten bir reaktörün 16 kilometre içerisinde yaşıyorsanız, bir “acil planlama bölgesi“ndesiniz demektir.
Endişeli Bilim İnsanları Birliğinde (UCS) fizikçi ve nükleer enerji güvenliği uzmanı olan Edwin Lyman, bir reaktörde terslik yaşanması durumunda etkilerin çok daha geniş olacağını söylüyor. Bazı uzmanlar, nükleer bir enerji santrali veya araştırma tesisinin 80 kilometre içerisinde bulunan kişilerin acil şekilde eyleme geçmeye hazırlıklı olması gerektiğini belirtiyor.
“Endüstrinin veya resmi kurumların olası sonuçları tamamıyla değerlendirmesini bekleyemezsiniz çünkü bunlar, gerçekte endişe duydukları olayların üzerini örterler” diyor Lyman. “Bu da insanları tehlikeye atar.” UCS ile uzun bir sürtüşme geçmişi olan ABD Nükleer Düzenleme Komisyonu, Lyman’ın iddialarına karşı çıkıyor ve kurumun, ülke çapındaki nükleer enerji santralleri veya araştırma tesislerinde önemli bir olay yaşanması durumunda insanları bir saatten kısa sürede bilgilendirmeye dönük katı kuralları olduğunu söylüyor. Komisyonun halkla ilişkiler görevlisi Scott Burnell, “NRC’nin, halkı nükleer enerji santrallerindeki olayları öğrenmekten alıkoyduğu görüşü doğru değil” diyor.
Her iki durumda da, nükleer bir reaktöre 80 km’den daha yakın olup olmadığınızı görmek zor değil. Yakınlarda bir silah veya zenginleştirme tesisi olup olmadığını belirlemek biraz daha zor olabilse de, imkansız değil. ABD’deki Idaho Ulusal Laboratuvarı gibi çoğu silah montaj ve araştırma tesisi, nispeten izole alanlarda bulunuyor ve pek halka açık olmuyor. Yaptıkları şey tamamen bir milli güvenlik meselesi olsa da, mevcudiyetleri bir devlet sırrı değil.
Nükleer silahın hedefinde olabilecek bir bölgede bulunup bulunmadığınızı bilmek ise çok daha kolay: Eğer kalabalık bir yerde veya önemli askeri tesislerin yer aldığı bir yerde yaşıyorsanız, öyle bir bölgedesiniz demektir.
İçinde bulunduğunuz tehlikeyi anlamak demek, hepimizin nükleer sığınak yapmaya koşup Geiger sayaçları depolaması gerektiği anlamına gelmiyor. Yine de nasıl yanıt vereceğimizi bilmek önemli. Nükleer bir felaket ihtimali düşük olabilir ancak maliyeti çok büyüktür.
Stevens Teknoloji Enstitüsünde profesör ve nükleer silah tarihi uzmanı olan Alex Wellerstein, “Hiçbir zaman gerçekleşmeyecek olaylar vardır ama eğer gerçekleşirse, verecekleri hasarın boyutu insani, ekonomik ve sosyal bakımlardan fevkalade olabilir.”
Çoğu doğal afette ilk kural, bilgi edinmek ve yerel yönetimlerin talimatlarını takip etmektir. Fakat uzmanlara göre, nükleer bir tehdit durumunda doğru bilgi ve uygun önlemlerin en iyi kaynağı hükümet yetkilileri olmayabilir. Rusların biraz önce bahsettiğimiz olayda gösterdiği üzere, (Birleşik Devletler’inki de dahil) bütün nükleer silah programlarının temel özellikleri gizlilik ve örtbastır. Bu makale için temas kurulan uzmanlara göre ise ticari kazaların çapını önemsiz gibi göstermeye dönük bir mecburiyet bulunuyor; yetkililer, aynı anda hem halkta panik yaratmaktan kaçınmaya hem de endüstrinin itibarını korumaya çalışıyorlar.
Bu durum, kendinizi korumanın büyük oranda size kaldığı anlamına geliyor. Hazırlıklı olmak ve farkındalık anahtar öneme sahip. Fakat eve yeni taşındıysanız ve pek kutudan çıkardığınız eşya yoksa, radyasyona maruz kalma tehlikenizi ve (umarız) radyasyon hastası olma ya da kansere yakalanma olasılığınızı azaltmak için alabileceğiniz bazı önlemler bulunuyor.
Radyasyonu anlayın
İlk önce, kafa karışıklığını atlatmaya çalışın. Radyoaktif madde ile radyasyonun kendisi arasındaki farkı bilin. Doğal olan pek çok şey radyoaktiftir (örneğin ABD’nin New York şehrindeki Büyük Merkez İstasyonu, çok ufak miktarda uranyum izleri taşır). Fakat sadece, uzun bir dönem boyunca sabit seviyede radyasyona maruz kalırsanız veya radyoaktif malzeme önemli miktarda radyasyon yayıyorsa tehlikeye girersiniz.
Radyasyon enerjidir: Radyoaktif bir cisim veya nükleer bir olay, etrafa dalga ve parçacıklar saçar. 50.000 miliremden büyük olan her şey, hücreleri öldürmeye başlayabilir (ortalama bir Amerikalı her yıl 620 milirem emer).
Kısacası: Nükleer olaylar kısa sürer fakat inanılmaz derecede tehlikelidirler; radyoaktif cisimler ise daha yaygındır fakat o kadar tehdit arz etmezler.
Radyasyona maruz kaldığınız zaman alabileceğiniz doğrudan önlemlerden biri de, ağzınıza bir tablet potasyum iyodür atmaktır (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesinin buna yönelik bazı rehberleri mevcut). Eğer bir reaktörün yakınında yaşıyorsanız, belediyeniz bunlardan çok miktarda depolamıştır fakat her belediye böyle yapmaz. Kendiniz de satın alabilirsiniz. Bir olaydan sonraki ilk birkaç saat içerisinde potasyum iyodür hapı alarak, tiroid bezinize çok fazla radyoaktif iyot emilmesini önleyebilirsiniz ancak iç organlarınızın geri kalanını koruma yönünden pek faydası olmayacaktır.
Radyasyonun nasıl işlediğini öğrenmek de yararlı olabilir. Görünmezdir (göremez, koklayamaz veya tadamazsınız) fakat nasıl hareket ettiğini öğrenebilirsiniz. Radyoaktif bulaş, yağmur ya da buharda olduğu gibi suyla veya havayla yolculuk eder. Bu sebeple Wellerstein, radyasyonu kar veya kül gibi düşünmenizi ve ona aynı şekilde davranmanızı söylüyor.
Yani…
İçeri girin ve orada kalın
Yaklaşık 10 kilotonluk nispeten düşük etkili nükleer silahla vurulan büyük bir nüfus merkezinde yaşasanız bile (Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan bombalardan daha küçük; Sovyet şehirlerini yok etmek üzere tasarlanan dokuz megatonluk Soğuk Savaş dönemi bombaların ise küçük bir kısmı kadar), tedbirli davranırsanız hayatta kalabilirsiniz.
Middlebury Uluslararası Çalışmalar Enstitüsündeki James Martin Yayılmayı Önleme Çalışmaları Merkezinde profesör olan Ferenc Dalnoki-Veress, “Tabii çok ama çok şanslıysanız” diyor.
Eğer ölmediyseniz, yanmıyorsanız veya yanan bir binada değilseniz (ki bunlar, yakında gerçekleşen nükleer bir patlamanın çok muhtemel sonuçlarıdır), yapacak işiniz var.
Mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde içeri girin ve orada kalın. Gerekirse günlerce.
Okullar ve hükümet binaları gibi yerler, sığınmak için en iyi yerlerdir. Bunların betondan, çelikten ve duvarcılık işiyle yapılmış olması daha muhtemeldir ki bu sayede, iyonlaştırıcı radyasyonu (mesela ahşap iskeletli bir eve göre) daha güzel uzak tutar. Küçük köylerde bile taştan yapılmış evler vardır. Siz ve dışarısı arasında ne kadar fazla yalıtım varsa, o kadar iyidir. Üst kat yerine bodrum, balkon yerine pencere ve kapılardan uzak bir oda tercih sebebidir.
Neyse ki, nükleer bir olayda en tehlikeli parçacıkların yarı ömrü birkaç gün; belki de bir haftadır. Buna göre üç güne kadar içeride kalmak, zararlı veya ölümcül bir doza maruz kalma tehlikesini önemli ölçüde azaltmaya yetebilir; fakat oturma odasında uzun bir haftasonu kadar kamp yapmak için yeterli miktarda konserve yiyecek ve su da depolamanız gerekiyor.
Her ihtimale karşı bunu yapmanız gerekiyor: Uzmanlar, bir felaketin ardından 72 saate kadar kendi başınıza hayatta kalmaya hazırlıklı olmanız gerektiğini söylüyor; yani yetkililerin “resmi” bir yanıt toparlaması için gereken süre kadar.
Temizlenin
Eğer olay gerçekleştiği sırada dışardaysanız, çamaşırlarınızı yıkayıp duş almak gibi basit faaliyetler ile radyasyona maruz kalma seviyesini azaltabilirsiniz. Zararlı alfa, beta ve gama parçacıklarını vücudunuza ışınlayan radyoaktif madde, kıyafet ya da cilde takılabilir ancak yıkanarak temizlenebilir. Eğer eve girmeden önce ayakkabılarını çıkaran ve etraftaki tozu kiri takip eden biriyseniz, bir adım öndesiniz demektir.
Sığınağınızı geliştirin
Pencereleri hava geçiren ve duvarlarında çatlaklar olan ahşap iskeletli bir ev, elbette çok iyi bir sığınak değildir. Fakat hava (veya radyasyon) alan şeylerden uzak durarak veya bunları kapatarak, sığınağı biraz daha iyileştirebilirsiniz. Pencereyi çarşafla kapatmak veya bir kapının üstüne kontrplak yerleştirmek kadar basit bir eylem bile fark yaratabilir.
“Kendiniz ve olay arasına koyabildiğiniz tüm mesafeler, her şey; hatta sadece hava veya birkaç santimetrelik odun bile, radyasyonun birazını emecek ve bu sayede çok daha düşük bir doz alacaksınız” diyor Wellerstein. Radyasyon seviyeleri ciddi derecede yüksek olsa bile, bunları 10 kat azaltabilirsiniz; dolayısıyla hem kanser hem de radyasyon zehirlenmesi tehlikesinin artması yerine, kanser tehlikeniz yalnızca hafif derecede artmış olabilecek. Daha iyi!
Ayrılmaya hazırlanın ve karar verin
Üzerinizdeki yeni giysilerle beraber artık içeride ve pencerelerden uzakta olduğunuzdan, ne kadar uzun kalacağınıza ve bulunduğunuz yerin güvenli olup olmadığına karar vermeniz gerekiyor.
Yerel makamlardan bir tahliye emri gelirse, buna kulak vermeli ancak bu gibi emirlerin bazen erken verildiğini, hiç verilmediğini veya çok geç verildiğini bilmelisiniz. Nükleer olaylar, anlaşılmaz ve kafa karıştırıcı olabilmelerinin yanında hem nadir yaşandıkları hem de felaketvari olabilecekleri için; kitlesel panik meydana getiren yanlış bir yanıt, olayın kendisinden bile kötü olabilir. “Bir hükümet için ne yapılması gerektiğini çözmek gerçekten zor” diyor Wellerstein.
Bu durum sizi, yerinizde kalmaya veya başka bir yerde sığınak aramaya karar verme sorumluluğuyla baş başa bırakıyor. İster resmi bir tahliye kararını beklemeyi seçin, ister beklememeyi; bir olaydan sonra yeniden dışarı çıkmadan muhtemelen yine en az 72 saat beklemeniz gerekebileceğini unutmayın. Bununla beraber, eğer radyoaktif bir bulutun size doğru geldiğine yönelik güvenilir bilginiz varsa, daha makul bir karar verip eşyalarınızı alıp gitmeyi tercih edebilirsiniz.
Alışverişe gidin
Radyoaktif bulut geçip gittiğinde, o yıl bağ bahçeyle uğraşmayın. Dışarıda durmuş şeyleri yemeyin ve olay sırasında asılı duran çamaşırlar varsa onları giymeyin. Hepsine radyoaktif madde bulaşmış olabileceği için herhangi birini yemek veya giymek, doğrudan vücudunuzun üzerine ya da içine bir radyasyon kaynağı yerleştirebilir ve tehlikeli dozda radyasyon alma olasılığınızı yükseltir.
Tüm bunlar, eğer nükleer olay çok büyük değilse kendinizi korumaya yarayan uygulanabilir seçeneklerdir ve nükleer silahlar ile tam ölçekte kıyas edilemez. Eğer ikinci durum gerçekleşirse ve patlamadan sağ kurtulmayı başarırsanız, medeniyet çok büyük ihtimalle çökmüş olacak ve kıyamet sonrası bir cehennem manzarasında medeniyeti yeniden inşa edip hayatta kalmak için bir ömür boyu kullanacağınız ‘kendin yap‘ kılavuzlarına ihtiyacınız olacak.
Yazar: Chris Roberts/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.