Sürdürülebilirlik İçin Et Tüketiminin En Az %75 Azalması Gerekiyor

0
Fotoğraf: Michael Held/Unsplash

Gezegenimiz Dünya bizi gelecekte de beslemeye devam edecekse, zengin ülkelerin et tüketimlerini önemli ölçüde azaltması gerekiyor; ideal oran ise en az yüzde 75. Bonn Üniversitesinde yürütülen yeni çalışmada varılan sonuç bu şekilde. Çalışmada, et tüketiminin çeşitli yönlerinin ele alındığı mevcut araştırmalar inceleniyor. Çevre ve iklime dönük etkilerin yanısıra, sağlık ve ekonomiyle ilgili etkilerin de bulunduğu belirtiliyor. Araştırmacıların vardığı sonuç ise ufak miktarlarda et yemenin gayet sürdürülebilir olabileceği yönünde. Bulgular iki gün önce Annual Review of Resource Economics bülteninde yayımlandı.

Yeni Çalışma, Kırmızı Et ile Kalp Hastalığı Arasındaki Bağlantıları Güçlendiriyor

Her AB vatandaşı, yılda yaklaşık 80 kilogram et tüketiyor. Fakat her bir pirzola, her bir sosis, tezgahta ödemediğimiz bedeller getiriyor çünkü çiftlik hayvancılığı iklime ve çevreye zarar veriyor. Örneğin geviş getiren hayvanların çıkardığı metan gazı, küresel ısınmayı hızlandırıyor. Hayvanlar ayrıca yediklerinin sadece bir kısmını ete dönüştürüyor. Bu yüzden aynı miktarda insanı etle beslemek için çok daha büyük bir arazi alanı gerekiyor. Bu durum, ekosistemlere zarar veriyor çünkü doğal türlerin korunması için kalan alanlar azalıyor. Dahası; bu kadar fazla et yemek faydalı değil; aşırı et sağlıklı olmadığı gibi, kronik hastalıkları da destekliyor.

Bitkisel Protein, Sizin İçin Hayvansal Proteinden Daha İyi. İşte Kanıtları

Dolayısıyla hayvan temelli yiyeceklerin tüketimini önemli ölçüde azaltmak için sebepler mevcut. Bonn Üniversitesi Gelişim Araştırmaları Merkezinde çalışan eş yazar Prof. Dr. Matin Qaim, “Eğer bütün insanlar Avrupalılar veya Kuzey Amerikalılar kadar et tüketseydi, uluslararası iklim hedeflerini kesinlikle ıskalardık ve pek çok ekosistem çökerdi” diye açıklıyor. “Bu yüzden et tüketimimizi önemli derecede azaltmamız gerekiyor; ideal olarak, yıllık 20 kilogram veya altına indirmemiz gerekiyor. Ukrayna’daki savaş ve bunun sonucunda uluslararası pazarlarda ortaya çıkan tahıl kıtlıkları, küresel gıda güvenliğinin desteklenmesi için hayvanlara daha düşük miktarda tahıl verilmesi gerektiğini de vurguluyor.” Qaim, günümüzde dünya çapında üretilen tüm tahılların yaklaşık yarısının hayvan besini olarak kullanıldığını söylüyor.

Kitlesel vejetaryenlik en iyi çözüm değil

İnsanlığın tamamen vejetaryenliğe veya daha da iyisi; veganlığa geçiş yapması daha iyi olmaz mı? Araştırmaya göre bu durum yanlış bir sonuç olur. Bir taraftan bitki tabanlı besinlerin yetiştirilemediği pek çok bölge var. Qaim’in meslektaşı ve çalışmanın eş yazarı Dr. Martin Parlasca, “Çimen yiyerek yaşayamayız ama geviş getiren hayvanlar yaşayabilir” diyerek konuya açıklık getiriyor. “Bu sebeple meralar başka şekilde kullanılamıyorsa, büyük baş hayvanların meralarda bırakılması çok mantıklı.” Çevresel bir bakış açısından bakıldığında, sınırlı sayıda hayvanın dikkatli şekilde otlatılmasında da ciddi bir sakınca bulunmuyor.

Özellikle fakir ülkelerde, yüksek kaliteli proteinler ve mikro besinlere dönük bitkisel kaynak eksikliği de yaşanıyor. Örneğin sebzeler ve baklagiller her yerde yetiştirilemiyor. Dahası; bunlar yılın sadece belirli zamanlarında hasat edilebiliyor. “Bu gibi durumlarda hayvanlar sıklıkla, sağlıklı bir diyetin önemli bir parçasını oluşturuyor” diye belirtiyor Parlasca. “Ayrıca birçok insan için önemli birer gelir kaynağılar. Süt, yumurta ve etten gelen kazanç kaybolursa, geçinmeleri tehdit altına girebilir.” Makalenin yazarları, her halükarda fakir ülkelerin sorun olmadığını belirtiyor. Bu ülkelerde yaşayanlar için et, genelde sanayileşmiş ülkelerden çok daha az tüketiliyor. Bu durum, et tüketimlerini özellikle zengin ülkelerin azaltması gerektiği anlamına geliyor.

Et ürünlerine vergi konulması mantıklı görünüyor

Şu an bu konuda pek işaret olmadığı görülüyor. Vejetaryenlerin miktarı geçmişe göre artmış olsa da, toplam et tüketimi Avrupa genelinde sabit seyrediyor. Fakat Kuzey Amerika ve Avustralya’da en yüksek seviyede. Qaim, hayvan tabanlı yiyeceklere daha yüksek vergiler getirilmesini düşünmenin önemli olduğuna inanıyor. “Eğer yönlendirici bir etki taşıyacaksa, yüzde on ila yirmilik vergi artışı muhtemelen yeterli olmayacağından pek tutulan bir fikir değil” diyor. “Fakat etin çevre üzerinde mevcut fiyatlara yansımayan yüksek bir bedeli var. Tüketicilerin bu bedelleri daha fazla paylaşmasını sağlamak tamamıyla makul olurdu.”

Bilim insanları, “sürdürülebilir tüketim” konusunun da okul müfredatlarına giderek daha fazla eklenmesi için çağrıda bulunuyor. Bu içeriklerin, gelecekteki öğretmenlerin eğitimine dahil edilmesi de güzel olur. “Kararlarımızın küresel etkilerine karşı daha hassas olmamız gerekiyor” diyor Qaim. “Bu sadece besinler için değil; indirimli bir satış mağazasından alıp çok az giydiğimiz tişört için de geçerli.”

 

 

 

 

Kaynak: Bonn Üniversitesi. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz